Minibüslerin Vergilendirilmesinde Elektronik Ödeme Sisteminin Kurulmasının Önemi
Devletlerin en önemli ve karşılıksız gelir kalemi vergidir. Bugün, çalışanlarının maaşlarını ödemek, yatırım yapmak, bütçe açıklarını kapatabilmek için vergi gelirlerinin düzenli ve kesintisiz toplanması hayati önemdedir. Ancak, bu gelirlerin düzenli toplanabilmesi için kayıp kaçakla mücadele edilmesi, herkesin ödeme gücüne göre vergisini vermesi ve kaynakların 5018 sayılı kanunun tabiri ile etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması zorunludur. Bu yazımızda biz de özellikle şehir içi taşımacılık yapan minibüs işletmelerinde kayıp ve kaçak oranının düşürülmesi ve merkezi ve yerel bütçelerin gelirlerinin arttırılması için yapılması gerekenleri irdelemeye çalışacağız.
Minibüsler, başta büyükşehirler olmak üzere toplu taşım faaliyetinde önemli rol oynamaktadır. Minibüs hatlarının gerekliliği ve/veya kaldırılması gerektiği hususundaki tartışmalar yıllardan beri birçok yerel yönetim tarafından dile getirilmektedir. Ancak, minibüs hatlarının öyle veya böyle satılmış veya belirli bir süreye kadar kiraya verilmiş olması ve minibüsçüler odasının güçlü lobi faaliyetleri dolayısıyla bugüne kadar bu hususta istenilen adımlar maalesef atılamamıştır. Bugün Kayseri Büyükşehir Belediyesi hariç hemen bütün illerde minibüsler aktif olarak faaliyet göstermektedir. Ancak, toplu taşıma işlemlerinde çok aktif rol oynamasına ve minibüs hatlarının özellikle Ankara-İstanbul gibi şehirlerde astronomik fiyatlarla satılmasına rağmen, minibüs işletmelerinin neredeyse % 90’ı basit usulde vergilendirilmektedir ve ödemiş oldukları yıllık vergi miktarı da maalesef asgari ücretli bir çalışanın vermiş olduğu vergiden bile azdır.
Toplu taşıma hizmetleri bugün itibari ile Belediyelerin sorumluluğu altındadır. 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin (f) bendinde, toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek yetkisi ve imtiyazı belediyelere tanınmıştır. Anılan maddenin 3 üncü fıkrasında, Belediyelerin toplu taşıma hizmetlerinin Danıştay'ın görüşü ve içişleri Bakanlığının kararıyla süresi kırk dokuz yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebileceği, toplu taşıma hizmetlerini imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde ruhsat vermek suretiyle yerine getirebileceği, toplu taşıma hatlarını kiraya verme veya 67 nci maddedeki esaslara göre hizmet satın alma yoluyla yerine getirebileceği hükme bağlanmıştır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinin (f) bendinde ise; Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak, uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek görevinin Büyükşehir Belediyelerine ait olduğu belirtilmiştir.
Aynı kanunun 9 uncu maddesinde ise Büyükşehir içindeki kara, deniz, su, göl ve demiryolu üzerindeki her türlü taşımacılık hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği kişinin başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun görevlendireceği ilgili odanın temsilcisinin katılacağı Ulaşım Koordinasyon Merkezi kurulacağı, büyükşehir belediyesine verilen trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergâh belirlemesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri ile sayısının tespitine ilişkin yetkiler ile büyükşehir sınırları dahilinde il trafik komisyonunun yetkilerinin ulaşım koordinasyon merkezi tarafından kullanılacağı hükme bağlanmıştır. Ulaşım koordinasyon merkezi tarafından toplu taşıma ile ilgili alınan kararlar, belediyeler ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcıdır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinde ise basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet fark olarak tanımlanmıştır. Bu usulde vergilendirilenler, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri hariç, bildirme, vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile bu kanun ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler. Basit usule tabi olmanın genel şartları şunlardır:
1.Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak
2.İşyeri mülkiyetinin iş sahibine ait olması halinde emsal kira bedeli, kiralanmış olması halinde yıllık kira bedeli toplamı büyükşehir belediye sınırları içinde 6.000 TL’yi, diğer yerlerde 4.000 TL’yi aşmamak.
3.Ticari, zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olmamak.
Basit usule tabi olmanın özel şartları ise:
1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarının 84.000 TL’yi veya yıllık satışları tutarının 120.000 TL’yi aşmaması,
2. 1 numaralı bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşanların bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatının 40.000 TL’yi aşmaması,
3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının 84.000 TL’yi aşmaması,
Aynı işte ortak olarak çalışanlar hakkında 47 nci maddede yazılı yıllık kira bedeli ve 48 inci maddede yazılı iş hacmi ölçüleri toplu olarak, diğer şartlar ortakların her biri için ayrı ayrı aranır. Ortaklarından birisi gerçek usule göre gelir vergisine tabi bulunan ortaklıklarda, diğer ortakların ticari kazancı da gerçek usulde tespit olunur.
Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usulün şartlarını haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler dilekçelerinde belirttikleri tarihten veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler ile Kanunun 51 inci maddesinde belirtilenler hiçbir suretle basit usulden faydalanamazlar.
Görüleceği üzere basit usul, esas itibari ile geliri ancak kendini idame ettirebilecek düzeyde olan mükelleflerin bazı yükümlülüklerden muaf kılınması amacıyla getirilmiştir. Bu sayede mükellefler rahatlatılmak ve küçük esnaf korunmak istenilmiştir. Basit usulde vergiye tabi olmanının en önemli kriteri yıllık alım ve satım miktarının kanunda belirtilen limitlerin altında olmasıdır. Bugün Türkiye’de minibüs işletmelerinin hemen hemen % 90’ı basit usulde vergilendirilmekte, basit usulde vergilendirilmeyenlerin de kahir ekseriyatı başka bir işinden dolayı gerçek usulde vergilendirildikleri için gerçek usulde vergiye tabi kılınmıştır. Diğer bir deyişle minibüs işletmelerinden gerçek usule tabi olanların büyük çoğunluğu kendi beyanlarından dolayı değil, başka bir işten dolayı basit usule tabi olamadıklarından dolayı gerçek usulde vergilendirilmektedir.
Yapılan incelemelerde ülkemizde maalesef bu alanda büyük bir kayıt dışılığın olduğu görülmektedir. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropol şehirler olmak üzere büyükşehirlerde minibüs hatları astronomik fiyatlardan el değiştirmesine rağmen, bu mükelleflerin hala basit usulde vergilendirildiği, yıllık ortalama vergi miktarlarının asgari ücretin yarısından bile daha az olduğu görülmektedir.
Olayı daha somut bir şekilde anlatırsak, İstanbul’da minibüsler bir günde 3 milyonu aşan yolcu taşımaktadır. İstanbul'da hatlı çalışan yaklaşık 7 bin minibüs ve yaklaşık 150 minibüs hattı bulunmaktadır. Minibüsçülerin toplu taşımadan aldıkları pay yüzde 20'nin üzerinde olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde Ankara’da da, 2014 Aralık EGO verilerine göre, toplam 2.231 minibüs faaliyette bulunmakta ve minibüsçüler günlük toplam 981.200 yolcu taşımaktadır. Ankara’da minibüsler yolcu taşımada (özel arabalar dahil olan toplam yolcu taşımada) % 20,50; toplu taşıma işleminde ise % 36 ile en büyük paya sahiptirler. Henüz yeni büyükşehir olmuş olan Denizli’ye baktığımızda ise yaklaşık 800 minibüs işletmeleri tarafından günlük 120.000 civarında yolcu taşındığı, bu rakamın toplam yolcu miktarının % 60’ına tekabül ettiği görülmektedir. İzmir, Bursa, Adana başta olmak üzere diğer büyükşehirlerde de durum aşağı yukarı yukarıda arz etmeye çalıştığımız durumla benzerlik göstermektedir.
Bütün bu veriler ışığında İstanbul, Ankara ve Denizli illerinde minibüsler tarafından taşınan günlük yolcu miktarı ve minibüs işletmelerinin cirosu aşağıdaki şekildedir:
İl |
Ortalama Minibüs Ücreti* (A) |
Ortalama Günlük Yolcu Sayısı (B) |
Ortalama Günlük Ciroso C=(A*B) |
Ortalama Yıllık Minibüs Cirosu D=(C*365) |
Minibüs Başına Ortalama Yıllık Ciro E = (D/ Minibüs Sayısı) |
İstanbul |
2,12 TL |
3.000.000 |
6.360.000,00 |
2.321.400.000,00 |
331.628,57 |
Ankara |
2,57 TL |
981.200 |
2.521.684,00 |
920.414.660,00 |
412.557,00 |
Denizli |
1,60 TL |
120.000 |
192.000,00 |
70.080.000,00 |
91.847,97 |
- 2014 sonu itibari ile minibüslerin ortalama ücreti baz alınmıştır.
Görüleceği üzere bütün büyükşehirlerde merkez ilçeler kapsamında çalışmakta olan minibüs hatlarının yıllık ciroları basit usulde vergilendirilmek için gereken rakamların çok üzerindedir. İstanbul’da bir minibüsün yıllık ortalama cirosu 331.628,57 TL, Ankara’da 412.557,00 TL, Denizli’de ise 91.847,97 TL civarındadır. Elbetteki bazı semtlerde bu rakamın altında bazı semtlerde ise çok daha üstünde rakamlara ulaşmak mümkündür. Ancak biz yapmış olduğumuz analizde ortalama değeri almayı tercih ettik. Bu verilere göre, eğer kayıt altında olsalar hemen hemen bütün minibüs hatlarınının gerçek usulde vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, bu kadar devasa cirolarına rağmen maalesef minibüs işletmelerinin vermiş olduğu vergi miktarına baktığımızda Denizli ilinde aylık ortama 68,22 TL, Ankara ve İstanbul illerinde de yaklaşık olarak asgari ücretin vermiş olduğu aylık verginin yarısı kadar olduğu görülmektedir.
2014 yılı verilerine göre asgari ücretle çalışan bir işçinin aylık ödemiş olduğu vergi miktarı 01.01.2014-30.06.2014 için aylık 136,55, 01.07.2014-31.12.2014 tarihleri arasında ise ortalama 146,63 TL’dir. Diğer bir deyişle Büyükşehirlerin merkez ilçeleri kapsamında faaliyet gösteren minibüs işletmeleri asgari ücretli bir işçinin aylık ücretinin yarısından daha az gelir elde ettiğini beyan etmişler ve aylık ortalama 68,22 TL vergi ödemişlerdir.
Minibüs hatlarının satış fiyatlarına bakıldığında milyon TL’lik rakamlarla ifade edilen fiyatların talep edildiği gerek internet üzerinden yapılan satış ilanlarında gerekse de yapılan diğer araştırmalarda hemen göze çarpmaktadır. Özellikle internet üzerinde yapılan ilanlarda, hattın yarı hissesi veya ¼ hissesi bile astronomik fiyatlarla satılmakta ve satışa çıkaranlar tarafından aylık ne kadar kazanç elde edildiği de açıkça yazılmaktadır.
Denizli Şoförler ve Otomobilciler Odasından alınan verilerde, yeni Büyükşehir yasası ile köy statüsünden mahalleye çevrilen yerleşmeler için bile M plaka bedellerinin resmi olarak 80.000 TL ile 150.000 TL arasında değişen fiyatlarla satıldığı, internet üzerinden yapılan ilanlarda ve sektör temsilcileri ile yapılan görüşmelerde ise minibüs hatlarının minimum 200.000 TL ile 500.000 TL arasında değişen fiyatlarla satıldığı belirlenmiştir.
İstanbul, Ankara ve İzmir'in bazı bölgelerindeki minibüs hat bedellerinin satış rakamları ise milyon liralarla ifade edilmektedir. Bu illerdeki hatların tutarları, hattın işlekliğine bağlı olarak farklılık göstermekle birlikte, Ankara'nın en işlek hatlarından olan Keçiören-OSTİM hattı 2,5 milyon liraya, Kızılay-Yukarı Ayrancı-Oran hattı 1,9 milyon liraya, Ümitköy-Sıhhiye hattı da 1,4 milyon liraya satışa sunulmakta ve satış ilanlarında hattın aylık getirisinin aylık 20.000 TL olduğu belirtilmektedir.
İstanbul'daki hat bedelleri dikkate alındığında bu ilde de az sayıda hat hariç hat bedelleri 1 milyon lira ve üzerinde seyrettiği görülmektedir. Kadıköy-Bostancı hattının bedeli 2 milyon lira olarak belirlenirken, hattın aylık getirisinin 10 bin lira olduğu ifade edilmektedir (hatta kendiniz çalıştırırsanız aylık 20.000 TL olduğu da satış ilanlarında yazılmaktadır). Tuzla-Pendik hattına 1 milyon 750 bin, Beşiktaş-Harbiye hattına 1 milyon 700 bin, Üsküdar-Kadıköy hattına da 1 milyon 500 bin lira değer biçilerek gerek internet üzerinden gerekse de doğrudan satışa sunulmaktadır.
Türkiye'nin 3. büyük şehri İzmir'deki hat bedelleri de Ankara ve İstanbul ile benzerlik göstermektedir. Karşıyaka-Cumhuriyet Mahallesi ve Alpaslan-Garaj hatları 1,4 milyon lira civarında bedelle satışa çıkarılırken, Buca-Bornova hattı için 1,1 milyon lira istenmektedir. Hemen hemen bütün büyükşehirlerde söz konusu alanda satış fiyatları benzerlik göstermektedir.
Ankara, İstanbul ve İzmir ile Denizli illerinde bazı minibüs hatlarının satış fiyatları aşağıdaki şekildedir.
İl adı |
Hat Adı |
Satış Fiyatı (TL) * |
İstanbul |
Kadıköy-Bostancı |
2.000.000 |
|
Tuzla-Pendik |
1.750.000 |
Beşiktaş-Harbiye |
1.700.000 |
|
Üsküdar-Kadıköy |
1.475.000 |
|
Kadıköy-Pendik |
980.000 |
|
Ankara |
Keçiören-OSTİM |
2.500.000 |
|
Kızılay-Yukarı Ayrancı-Oran |
1.850.000 |
Ulus-Demetevler |
1.400.000 |
|
Ümitköy-Sıhhiye |
1.420.000 |
|
Kızılay-Yukarı Ayrancı |
1.000.000 |
|
İzmir |
Alpaslan-Garaj |
1.300.000 |
|
Karşıyaka-Cumhuriyet |
1.350.000 |
Gediz-Göksu-Işıkkent |
1.250.000 |
|
Buca-Yeni Garaj |
1.050.000 |
|
Buca-Bornova |
900.000 |
|
Denizli |
Merkez İlçeler |
200.000-500.000 arası değişiyor |
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18 inci maddesinin 2 inci bendine göre her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir tacirin asgari ücretin yarısından daha az gelir elde edeceği bir işe Denizli çapındaki bir ilde 200.000 TL ile 500.000 TL arasında, Ankara İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyük metropollerde milyon TL’nin üzerinde bir ücret ödemesi gerek ticari kurallara gerekse de kanunda belirtilen basiretli davranma ilkesine aykırıdır. O zaman burada özellikle maliye ve belediye kesiminde herkesin bildiği ancak lobi faaliyetleri nedeniyle cesaret edemediği bir gerçekle karşı karşıyayız: minibüs işletmelerinde kayıt dışılık hat safhadadır ve maalesef buradaki rant vergilendirelememektedir.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
Minibüs işletmelerinin hatlarının satılması, kiraya verilmesi, gerekliliği veya kaldırılması gibi tartışmalara girmeden sadece bu alandaki rantı ve kayıt dışılığı göz önüne sermeye çalıştık. Yukarıda yer alan verilerden de anlaşılacağı üzere minibüs işletmeleri devasa gelirler elde etmelerine rağmen maalesef yaklaşık %90’ı basit usulde vergilendirilmekte ve ortalama olarak bir asgari ücretlinin ödemiş olduğu verginin yarısı kadar vergi vermektedirler.
Gerek merkezi idarenin ihtiyaç duyduğu geliri elde edebilmesi ve gerekse de mahalli idarelerin nakit akışına kavuşabilmesi için öncelikle yapılması gereken şey toplu taşım işlemlerinde paranın kullanımını kaldırmaktır. Maliye Bakanlığı bu hususta genel bir düzenleme yaparak bu hususu zorunlu tutabilir. Böylelikle belediyeler bu hususta elektronik ücret sistemini kurmaya zorlanabilir. Bunun yapılmaması durumunda bile belediyeler kendilerinin çıkaracakları bir yönetmelikle UKOME’nin yetkisi dahilinde elektronik ödeme sistemini minibüsler için mecburi tutabilirler. Bu hususta mevzuat açısından herhangi bir engel bulunmamaktadır.
Belediyeler elektronik sistemi kurarken ödemelerin aylık olarak kendi bünyelerinde toplanmasını sağlayarak ay sonunda her bir minibüs işletmesinin elde ettiği geliri kendilerine ödeyebilirler. Bu şekilde belediyeler tarafından sunulan hizmet için minibüs işletmelerinden oransal olarak ücret alınması da mümkün olduğundan belediye gelirlerinin artmasına katkıda bulunulabilir. Ayrıca, BDDK’nın temassız kredi kartı uygulamasını her kredi kartı için zorunlu hale getirmesi durumunda, o ilde ikamet etmeseler dahi her vatandaşın o ili ziyaretinde herhangi bir sıkıntı yaşamadan minibüslerden istifade etmesi sağlanabilir. Belediyenin Bankalarla yapacağı anlaşmaya göre elektronik ödeme sisteminin üzerinde yürütüleceği bankadan ek gelir elde etmesi de mümkün bulunmaktadır. Bütün saymış olduğumuz bu durumlar belediyelerin öz gelirlerinin artmasına katkıda bulunduğu gibi büyükşehir belediyelerinde o ilde toplanan vergilerden % 6 pay alması nedeniyle vergisel açıdan da gelirlerinin artmasına ve hizmetlerini daha rahat bir şekilde gerçekleştirmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca, sıcak paraya kavuşma imkanı elde edeceği için ödemelerini gerçekleştirmede karşılaşılan nakit sıkıntısı sorunlarının da minimize edilmesini sağlayacaktır.
Merkezi idarenin ise minibüs işletmelerinin kayıt alınması nedeniyle gelirlerinde hatırı sayılır bir artış sağlanacağı kesindir. Bu sayede mevcut yatırımların gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan kaynağa sahip olunacağı gibi devletin borçlanma gereğinin azaltılması nedeniyle faizleri düşmesine ve faiz giderlerinin azalmasına da katkıda bulunacağı açıktır. Büyükşehirlerde başlatılacak olan bu uygulamanın tüm il ve nüfusu 50.000’nin üzerinde olan illerde otobüs ve minibüslerde yaygınlaştırılması durumunda devletin vergi gelirlerinin hatırı sayılır ölçüde artacağı açıktır.
Bütün bunlardan daha önemlisi toplumda herkesin gelirine göre vergilendirilmesinin sağlanması ile adalet duygusunun gelişmesine katkıda bulunması bireylerin gönüllü bir şekilde vergiye uyum sağlamasına katkıda bulunacak, vatandaşın almış olduğu hizmetin kalitesinin artmasını sağlayacaktır.
Sözün özü Türkiye’de teknoloji ve otomasyona yapılacak küçük yatırımlarla hem kayıp kaçak önlenebilir hem de hizmetlerin kalitesinin artmasına katkıda bulunulabilir.
Saygılarımla...
Ömer DEMİRDAŞ
omerdgu@gmail.com
Bu yazı 04.01.2018 tarihinde www.fikiranaliz.com sitesinde yayınlanmış olup, söz konusu sitenin yer sağlayıcısında yaşanan sorunlar nedeniyle kapanması üzerine yeniden bu sitede yayınlanmıştır.
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...