Kamu Vatandaş İşbirliği (KAVİ) Projelerinin, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) Ve Gelir Ortaklığı Senetlerinden (GOS) Farkı Nedir?
Kamu Vatandaş İşbirliği (KAVİ) Projelerinin, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) Ve Gelir Ortaklığı Senetlerinden (GOS) Farkı Nedir?
Giriş:
Geçen yazımızda ülkemiz ve dünya için yeni bir kalkınma modeli olan Kamu Vatandaş İşbirliği (KAVİ) Projesinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştık.(Bakınız https://www.fikiranalizi.com/yeni-bir-kalkinma-modeli-olarak-kamu-vatandas-isbirligi-projesi-kavi-nedir-nasil-uygulanabilir ) Ancak konunun daha iyi anlaşılması için nasıl uygulanabileceğini basit bir örnek üzerinden etki analizini de yaparak anlattığımızdan yazımız oldukça uzamış ve bu nedenle KAVİ’nin kendisi ile benzer yönleri bulunan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ve Gelir Ortaklığı Senetlerinden (GOS) farkının ne olduğunu daha sonraki yazılarımıza bırakmıştık.
Bu nedenle bu yazımızda size söz vermiş olduğumuz KAVİ’nin KÖİ ve GOS’lardan farkı ne bunu anlatma gayreti içerisinde olacağız.
KÖİ Nedir? KAVİ Projelerinde Ayrışan Yönleri Nelerdir?
Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri, "bir sözleşmeye dayalı olarak, yatırım ve hizmetlerin, projeye yönelik maliyet, risk ve getirilerinin, kamu ve özel sektör arasında paylaşılması yoluyla gerçekleştirilmesini" ifade etmektedir. Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri, özellikle tasarruf açığı olan ülkelerde artan altyapı ihtiyaçlarını karşılamak için kamu ve özel sektör arasında risk paylaşımına ve işbirliğine dayalı olarak uygulamaya konulan bir finansman yöntemidir. Belli başlı yöntemler olarak, Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet, Yap-Kirala-Devret, İşletme Hakkı Devri gibi uygulamalar bulunmakla birlikte, Türkiye’de en yaygın model olarak Yap-İşlet-Devret (YİD) projeleri olduğu görülmektedir.
Kamu Özel İşbirliği (KÖI) veya Yap-İşlet-Devret (YİD) modelinde devlet, belirli yatırımların özel sektör tarafından yapılması karşılığında, onlara belirli bir süre o işletmeyi işletme ve yapılan yatırım karşılığında üretilen ürünleri belirli bir fiyattan satın alma garantisi vermektedir. Örneğin bir HES projesinde yapılan yatırım karşılığında firmaya 20 yıl boyunca üretilen elektriği belirli bir fiyattan satın almayı garanti etmesi veya Osmangazi, Çanakkale 18 Mart ve Kuzey Marmara otoyolu gibi projelerinde olduğu gibi yıllık belirli bir fiyattan belirli sayıda araç geçişini garanti etmesi gibi. İşletmecinin yatırım süreci dahil belirli bir süre işletme hakkı elde ettiği bu otoyoldan elde ettiği gelir, vergiler düştükten sonra tamamen kendisine kalmaktadır. Garanti ücret üstünde bir gelir elde edilirse bunun da sözleşme hükümlerine göre değişik paylaşım şekilleri bulunmaktadır.
Bu tarz projeler iyi planlanırsa devletin kasasından para çıkmadan belirli alt yapı projelerinin çok daha kısa sürede tamamlanmasına katkı sağlamaktadır. Devlet işletme süresi boyunca garanti etmiş olduğu geçiş ücretinin veya yolcu sayısının tamamını kendisi bile vermiş olsa, daha uzun vadeli borçlanma imkânı elde ederek ülkeye bu yatırımları kazandırmış olmaktadır. İşletme süresi sonunda ise firmalar bu yatırımları kullanılır halde devlete devretmektedir.
Ancak bu tarz yapılacak olan yatırımlarda, yatırım maliyetinin özenli bir şekilde devlet tarafından planlanmadan ihale çıkılması ihalelerdeki en büyük risktir. Çünkü özel firmalara yapılacak olan ihalelerde yatırımın yaklaşık maliyeti ve paranın bugünkü değeri baz alınarak ihale gerçekleştirilmekte, firmalara ödenmesi taahhüt edilen garanti ücret de buna göre belirlenmektedir. Ayrıca bu projelerde genellikle dış finansman kullanıldığı ve bu kredilerin de çoğunlukla Hazine garantisi altında alındığı göz önüne alındığında kamu maliyesi üzerinde risk oluşturmaktadır.
Bunun yanında, KÖİ projelerinde fiyatlama mekanizmasının genellikle ABD Doları ve Euro üzerinden yapılması, bu yatırımların devlet maliyesine yük getirmesine ve/veya vatandaşa bu hizmetlerin daha pahalıya sunulmasına neden olabilmektedir. Her ne kadar reel olarak devlet kasasından bir şey çıkmamış olsa bile, özellikle devalüasyon yaşandığı dönemlerde hizmetlerin pahalı sunulması halk arasında huzursuzluğa sebebiyet verebilmektedir. Esasen bugün ülkemizdeki KÖİ projelerinde yaşanan sıkıntıların temelinde döviz bazlı fiyat belirlenmesi yatmaktadır. Yani 2002-2013 yılları arasında yaşanan döviz bolluğu nedeniyle Dolar/Euro kurunun 10 yılı aşkın stabil kalması ve idarecilerin de bunun hep böyle devam edeceğini sanarak KÖİ’lerde döviz bazlı fiyat belirlenmesi bugün yaşanan sıkıntıların sebeplerinden biridir.
Bu hususu biraz açacak olursak, 2002 yılında 1,56 TL olan Dolar kuru, 2013 sonunda 1,96 TL olduğundan, 11 yıl boyunca döviz kuru sadece %25 artmış görece bir fiyat istikrarı yaşanmıştır. Ancak 2013 sonrası süreçte, yaşanan iç ve dış gelişmelerin de etkisiyle, döviz kuru çok hızlı bir şekilde yükselmiş ve 2023 yılına geldiğinde 2013 yılına göre yaklaşık 14 kat artarak 27 TL’ye ulaşmıştır. Yani 2013 yılında belirlenen araç başına 10 Dolar geçiş ücreti 2013 rakamları ile 19,60 TL iken bugün bu rakam 270 TL olmuştur. Devlet köprü ücretinin 70 TL’sini sübvanse ederek geçiş ücretini 200 TL belirlese bile, vatandaşın geliri aynı doğrultuda artmadığı zaman bu köprü, otoyol vb KÖİ projelerinden geçişler düşmekte ve garanti geçiş için devlet maliyesinden ödeme yapılmak zorunda kalınmaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi bu ödemelerin devlet hazinesi için reel bir götürüsü belki de yoktur, ancak bu durum özellikle siyasiler tarafından çok istismar edilebilmektedir. Ayrıca vatandaş açısından bakıldığında da geçiş ücretlerinin alım gücüne göre çok yüksek olması huzursuzluğa neden olmakta ve doğru-yanlış birçok dedikoduya sebep vermektedir.
KÖİ’lerle KAVİ’nin benzer yanı her iki proje türünde de yatırım aşamasında devletin kasasından para çıkmadan yatırımların gerçekleştirilmesidir. Ancak Kamu Vatandaş İşbirliği (KAVİ) Projeleri bazı yönleriyle Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerine benzemekle birlikte KÖİ projelerinden belirgin farklar içermektedir. Öncelikle KÖİ projelerinde vatandaşlar değil doğrudan bir özel firma veya konsorsiyumlar yatırım işine girişmektedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi KÖİ’de işletmeci firma elde etmiş olduğu karı kendisi almakta ve devlete vergi dışında herhangi bir kâr payı genellikle ödenmemektedir. (Bazı istisnai projelerde hasılat tutarını üzerinden paylaşım olmaktadır). Ayrıca KÖİ’lerde belirli bir işletme süresi sonunda söz konusu yatırımlar devlete devir edilmektedir. Devlet isterse bu devredilen yatırımı kendisi işletmekte veya yine ihale ile belli süreliğine buraların işletilmesini özel sektöre bırakmaktadır.
KAVİ’de ise vatandaşlar daha yatırımın başında yapılacak olan yatırıma ortak olmaktadır. Devletin buradaki temel amaçlarından biri sermayeyi tabana yayarak vatandaşlarına ek bir gelir elde imkanı sunmak ve vatandaşlara borsa, tahvil ve faiz gibi yatırım araçları dışında helal yatırım ortamı hazırlamaktır. Özellikle faizden kaçınan vatandaşlara ülke ihtiyaçları doğrultusunda yatırımlar yapma imkânı sağlayarak kazan-kazan ilkesine göre bir yatırım ortamı oluşturmaktır. İkinci olarak devlet yatırımın başından sonuna kadar işletmeci olarak yatırımları yönlendirmektedir. Üçüncü olarak KAVİ'de vatandaş sermayesi ile yapılacak olan yatırımlara ortak olurken, devlet vatandaşların sermayesinin değerini korumayı her bir hisse 1 gr 24 ayar saf altına dayalı olarak garanti etmektedir. Devlet bir yandan vatandaşların hissesinin değerini korurken, aynı zamanda işletme süresi boyunca elde edilen karın %80’ini vatandaşlarına dağıtmaktadır.
KAVİ’lerin KÖİ’lerden diğer bir farkı ise KÖİ’lerde işletme süresi çok uzun olmakta ve işletme süresi sonunda yapılan yatırımlar bedelsiz olarak devlete devredilmektedir. Yani yatırımcı şirket koymuş olduğu sermayeyi ve belli bir karı çıkaracak kadar süre KÖİ’leri işletmekte daha sonra ise bunu devlete devretmektedir. KAVİ’lerde ise devlet, yatırıma vatandaşları ortak ettiğinden ve başından itibaren işletmeci olarak yer aldığından böyle bir devre ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü zaten işletmeyi fiilen devlet yönetmektedir. Ancak devlet, isteyen vatandaşların hissesini her bir hissenin değerini 1 gr 24 ayar saf altın olarak ödemek şartıyla belirli bir süre sonunda geri satın almayı garanti etmektedir. Bu süreden önce satmak isteyenler için ise hisselerin borsada satışına izin vermektedir. Böylelikle vatandaş için güvenli ve likit yönü oldukça kuvvetli yeni bir yatırım ortamı oluşturmuş olmaktadır.
Gelir Ortaklığı Senedi (GOS) Nedir? GOS’ların KAVİ Projelerinden Ayrışan Yönleri Nelerdir?
Türkiye’de ilk olarak 17 Mart 1984 tarih ve 2983 sayılı Tasarrufları Teşvik ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkındaki Kanun ile uygulanmaya başlayan Gelir Ortaklığı Senetleri, Hazine tarafından geliri Kamu Ortaklığı Fonu’na aktarılmak üzere satılan köprü, baraj, elektrik santralı, karayolu, demiryolu, telekomünikasyon sistemleri ile sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları ile benzerlerinden, kamu kurum ve kuruluşlarına ait olanların gelirlerine gerçek ve tüzel kişilerin ortaklık hakkına sahip olmasını sağlayan senetlerdir.
Gelir ortaklığı senetlerinin farklı versiyonları mevcuttur. Örneğin; yalnızca bir kamu kurumuna ortak olmak isteyen bireyler, münferit senetleri tercih edebilir. Birden fazla kamu kurumunun gelirine ortak olmak isteyenlerin ise grup senetlerini ihraç etmeleri mümkündür. Gelir ortaklığı senetleri, yalnızca kurum ya da tesisin hasılatından faydalanmak için kullanılabilir. Bu nedenle, hukuki statüsü itibarıyla adındaki “ortaklık” ibaresine rağmen, bir pay senedi değildir. Bu senetler, bireye herhangi bir mülkiyet hakkı tanımaz. Bu senetleri satın alan yatırımcının bu tesislerin mülkiyeti ve işletmesi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Senet sahipleri sadece senedin gelirlerine sahiptir.
Bu özelliği ile Gelir Ortaklığı Senetleri, değişken faizli tahvil özelliği taşır. Bu senetler hamiline yazılıdır ve istenildiği an nakde çevrilebilir. Genellikle üç veya beş yıl vadelidirler. GOS, ana senet ve kuponlardan meydana gelir. Gelirin paylaşılması için Merkez Bankası’nda bir fon hesabı açılır. Gelir ortağı olduğunuz kamu kuruluşunun elde ettiği kazanç, bu hesaba aktarılır. Senet sahibine ödenecek kâr payı önceden belirlenir. Ardından ise gelir, vadesi gelen senet sahiplerine payları oranında dağıtılır. Bu senetlerin getirisi, tesisin gelirleri ve mali performansıyla ilgilidir. Tesis gelirleri ve GOS getirisi doğru orantılı bir grafiğe sahiptir. Kurum veya tesisin geliri arttıkça GOS getirisi de yükseliş gösterir.
Temel hedefi altyapı yatırımlarına devlet bütçesi dışında kaynak aktarmak olan Gelir Ortaklığı’nın diğer amaçlarını; Düşük Enflasyonda, Sabit Faizli Devlet Tahvilleri’nin Hazine’ye yüklediği faizi azaltmak, Faizli model ile çalışmayan tasarruf sahiplerinin yastık altı varlıklarını ekonomik sistemle uyumlaştırmak ve Sermaye Piyasasına yeni bir enstrüman eklemek olarak sıralayabiliriz. Böylece yatırımcılarına somut bir varlığa dayanan güvenilir bir gelir sağlar. Bu sayede GOS, özellikle faiz kullanmak istemeyen yatırımcıların tercih ettiği bir sistemdir.
Bu avantajlarına rağmen GOS’larda devletçe taahhüt edilen enflasyon oranının üzerinde gelir sağlama garantisi riski mevcuttur. Eğer enflasyon ve faiz oranları düşürülmezse, senet satın alanlara taahhüt edilen reel gelirin gerçekleştirilebilmesi için, bu hizmetlerin (köprü, elektrik…) fiyatlarına zam yapılması gerekmektedir.
KÖİ’de olduğu gibi, Kamu Vatandaş İşbirliği (KAVİ) Projeleri bazı yönleriyle Gelir Ortaklığı Senetlerine (GOS) benzemekle birlikte Gelir Ortaklığı senetlerinden belirgin farklar içermektedir. Öncelikle gelir ortaklığı senedi önceden var olan yapılmış bir yatırımın gelirlerinin satışı anlamına gelmektedir. Örneğin boğaz köprüsünün veya otoyolların veya bazı barajlardan elde edilen elektrik gelirlerinin halka satışı gibi. Devlet her ne kadar işletmeci olarak işin başında yer alsa da GOS satın alanların bu işletmelere bir ortaklığı bulunmamaktadır. Sadece belli bir süreliğine (3 veya 5 sene gibi) gelirlerine ortaklık söz konusudur.
KAVİ’de ise bir önceki yazımızda detaylı olarak değinildiği üzere devlet, ülke ihtiyaçları için gerekli olan yeni bir yatırıma halkı ortak etmektedir. Yani vatandaşlar proje bazlı kurulacak olan şirketin gerçek hissedarı olacaklardır. KAVİ'de devlet halka belli bir yatırımı gerçekleştirmek için çağrıda bulunmakta, onları yatırıma ortak etmekte, halkın yatırım için satın alacağı hisseleri istemeleri halinde belli bir süre sonunda alma garantisi vermektedir. Ayrıca hisselerin değerini 1 hisse/1 gr 24 ayar saf altın olarak belirleyerek değer kaybının olmayacağını garanti etmekte ve yatırım sonucu elde edilecek olan geliri belli bir oran dahilinde (%20 Devlet %80 vatandaş) paylaşmayı öngörmektedir. Devlet GOS’larda olduğu gibi daha işin başında işletmeci olarak yapılacak olan yatırımı yönetmektedir. Ancak GOS’lardan farklı olarak KAVİ’de devlet mülkiyet hakkını vatandaşları ile paylaşmaktadır.
SONUÇ:
Basit bir şekilde anlatmaya çalıştığımız KAVİ projeleri, KÖİ ve GOS gibi vatandaşlarımıza borsa, faiz ve döviz gibi yatırımların dışında yeni ve alternatif bir yatırım imkânı kazandırmaktadır. Gerek KAVİ olsun gerek KÖİ ve gerekse de GOS projeleri birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Üçününde zaman ve mekana göre uygulama avantajları bulunmaktadır.
Ancak bugüne kadar ülkemizde KAVİ projesi (en azından bizim öngördüğümüz şekilde) hiç uygulanmamıştır. Sermayeyi tabana yayması, faiz borsa ve döviz dışında özellikle küçük yatırımcı için alternatif bir yatırım imkanı sunması KAVİ’nin en büyük avantajlarındandır. Böylelikle devlet ihtiyaç duyduğu alanlarda yatırımlarını bütçeden para çıkmadan, KÖİ'lerde olduğu gibi sermayeyi belli firmalara para aktarıyor dedikodusu ile karşılaşmadan, bu yatırımlara vatandaşlarını da ortak ederek gerçekleştirme imkânı elde etmektedir.
Güzel bir planlama ile hemen her alanda uygulanabileceğini düşündüğümüz KAVİ projeleri hem ülkemiz için hem de tüm dünya için yeni bir kalkınma modeli olmaya aday diye düşünmekteyiz. Umarım faydalı olur.
Allah’a emanet olunuz.
Ömer DEMİRDAŞ
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...