Deprem Yaralarının Sarılması İçin Kaynak Önerileri-5

Deprem Yaralarının Sarılması İçin Kaynak Önerileri-5

Bugüne kadar ki deprem yaralarının sarılmasına ilişkin yazı dizimizde en az 400 milyar TL’lik bir kaynak oluşturulabileceğini hesap etmiştik. (bakınız https://www.fikiranalizi.com/deprem-yaralarinin-sarilmasi-icin-kaynak-onerileri-1 ve https://www.fikiranalizi.com/deprem-yaralarinin-sarilmasi-icin-kaynak-onerileri-2 ve https://www.fikiranalizi.com/deprem-yaralarinin-sarilmasi-icin-kaynak-onerileri-3 ve https://www.fikiranalizi.com/deprem-yaralarinin-sarilmasi-icin-kaynak-onerileri-4 ). Ancak deprem yaralarının sarılması için en az 100 milyar dolarlık (2 trilyon TL) bir kaynak gerektiğinden, mümkün olduğunca vatandaşa en az dokunacak şekilde kaynak arayışımıza devam etmekteyiz.

Bu yazımızda vatandaşı en az etkileyecek şekilde vergi uygulamaları ile kaynak oluşturmaya çalışacağız.

1. Dijital Hizmet Vergisinin Artırılması:

Ülkemiz istenilen seviyede sosyal medya mecrasında gelişemediğinden ve de vatandaş olarak kolaycılığa kaçıp ufak tefek aksaklıkları çok büyüttüğümüzden, maalesef ABD ve Çin menşeli sosyal medya uygulamaları gençlerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımızı esir almış durumdadır. Adında dahi bir algı oluşturulan bu sanal âlem, herkes için sanki bir özgürlük mecrasıymış gibi pazarlanmakta, buraya dokunmak insanların inancına dokunmaktan daha fazla ses getirebilmektedir. Bu durum özellikle İslam âlemi için gerçekten çok ibret verici ve acı bir tablonun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Bir şey ücretsiz ise herkes bilmelidir ki orada satılan esas ürün o mecrayı bedava kullandığını zanneden kişilerdir. Bugün küresel güçlerin kontrolü altındaki dijital mecralar, kimin hangi düşünceye sahip olduğunu, kimleri takip ettiğini, nelerden hoşlandığını, inancını, tüketim kalıplarını, meyillerini, zaaflarını ve insana dair bilinmesi gereken birçok bilgiyi, hiçbir ücret ödemeden ve de bizlerin gönüllü çalışmalarımızla elde edebilmektedirler.

Bu sayede istedikleri ülkelerde algı operasyonu yapabilmekte, geliştirdikleri algoritmalarla insanları manipüle edebilmekte, seçimlere dahi müdahale edip, yaydıkları doğru-yanlış bilgilerle toplumsal olayların tetiklenmesine sebep olabilmektedirler. Bugün özgürlük adına pompalanan bu dezenformasyon platformları tamamen küresel güçlerin cirit attığı mekan olmuştur. Küresel güçler; ABD doları ile ülkeleri, kredi kartı, bankamatik kartları ve dijital ödeme sistemleri ile bireylerin tüketim kalıplarını kontrol ederken, sosyal medya aracılığıyla da insanların algıları ve düşünce kalıplarını takip edip bu alanlar üzerinde manipülasyon yapmaktadırlar.

Bu durum devletler için bir beka sorunu olmasına rağmen maalesef ne iktidarda ne muhalefette bulunanlar bunun farkında bile değil. Başlı başına bağımsız bir yazı konusu olan bu hususu yazımızı daha fazla uzatmamak adına şimdilik burada bırakalım ve biz esas konumuz olan kaynak arayışımıza dönelim.

Yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi Tweetter, Facebook, Instagram, Youtube, Google ve Tiktok gibi uygulamalar bizlerin bilgilerini herhangi bir bedel ödemeden elde ederken, herhangi bir para harcamadan insanlara içerik ürettirmekte ve tabir caiz ise bizleri gönüllü modern köle olarak kullanmaktadır. Düşünsenize, sadece bir platform kurmuşsunuz, bunun bütün içeriğini insanlar size bedava üretmekte, insanlar sırf kendini pazarlamak, gündeme gelmek veya başka saiklerle içerik üretirken, siz buralarda yayınlanacak olan reklamlar için cebinizden 5 kuruş para çıkmadan milyarlarca dolar para kazanabilmektesiniz. Bugün sosyal medya diye pazarlanan esasen sosyallikten ziyade sanal olan medya platformlarının yaptığı tam olarak budur.

İnsanları bir nevi modern köle olarak kullanan bu platformlar, sizi kullanıp size ait tüm bilgileri elde ettikleri gibi, sizin ülkenizde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis etmedikleri için herhangi bir vergi de ödememektedir. Aynen VİSA, MASTERCARD ve UnionPay ödeme sistemlerinde olduğu gibi, elde etmiş oldukları tüm katma değeri, bu geliri elde ettikleri ülkeye herhangi bir şey ödemeden, tamamıyla yurtdışına aktarmaktadırlar. Bu onlar için öğünülecek bir şey olsa da bizler için gerçekten enayilik ve zilletten başka bir şey değil. Akıllı insan bunun önlemini alır ve aynen dünya 5’ten büyük dediğimiz gibi, dünya küresel şirketlerden de büyüktür diyerek, dünya çapında bunun vergilendirilme çalışmalarını başlatabilir.

Geçen yıllarda her ne kadar sosyal medya kuruluşlarına bir nebze de olsa çeki düzen vermek için ülkemizde temsilcilik açması zorunlu kılınsa da, yapılan bu düzenleme dijital platformlar üzerinde istenilen etkiyi oluşturamamıştır. Adamlar hala algoritmalarla oynayarak ülkemiz üzerinde özellikle şu seçim döneminde istedikleri gibi algı operasyonu yapabilmektedir.

O zaman dini-imanı para olan ve parayı kullanarak insanları ve toplumları dönüştüren bu yapıya bir tık daha dokunmanın zamanı gelmiştir. Özellikle vergilendirme hususunda atılacak olan bu adımlar hem deprem yaralarının sarılmasına hizmet edecek, hem de bu kurumların ülkemizi sömürmesinin önüne bir nebze de olsa geçilecektir. Bugün sosyal medya ve dijital platformların vergilendirilmesinde çok ciddi eksiklikler olduğu kesin. Öncelikle hiçbir sosyal medya kuruluşunun Türkiye’de kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Günümüz itibariyle sosyal medya ve internet sunucularından sadece %7,5 oranındaki Dijital Hizmet Vergisi alınmaktadır ki bu oran çok düşüktür. Daha düne kadar asgari ücretten bile vergi alan devlet, milyarlarca TL paranın döndüğü bir alandan herhangi vergi almamaktaydı. Bugün ise asgari ücreti aşan bir ücretten bile vergi oranı %15’ten başlamakta iken, milyonlarca, hatta milyarlarca TL paranın döndüğü dijital platformlardan sadece %7,5 oranında sabit vergi alınmaktadır. Nereden bakarsanız bakın elinizde kalan, adil olmayan, haklının değil de güçlünün hukukunun uygulandığı bu alan kesinlikle daha katı bir şekilde vergilendirilmelidir.

Devletimiz bu çalışmayı yaparken iki yönlü hareket etmelidir. Bir yandan kendi sosyal mecra platformlarını geliştirerek sosyal medya (veya bizim tanımımızla sanal mecra) alanlarındaki boşluğu ortadan kaldırmalı, insanımıza ve tüm insanlığa kendini ifade edebileceği alternatif bir alan oluşturmalı, diğer yandan da bu yabancı sosyal medya platformlarının daha adil bir şekilde vergilendirilmesi için gerekli mevzuat düzenlemelerini yapmalıdır. Yani bir yandan verilerimizin bedava yabancıların eline geçmesini engellemeye yönelik çalışırken diğer taraftan da yabancı polatformları adil bir şekilde vergilendirmek için gerekli alt yapıyı oluşturmalıdır. 

Bu kapsamda kısa vadede Dijital Hizmet Vergisi Oranı herhangi bir kanuni değişiklik gerektirmeden %15’e çıkarılabilir. Çünkü Cumhurbaşkanı, kanunun verdiği yetkiye dayanarak uygulanmakta olan vergiyi iki katına artırma yetkisine sahiptir. Ancak bu yeterli mi derseniz kesinlikle yeterli değildir. Devletimizin aynı zamanda yerleşik olmayan ve kurumlar vergisi mükellefiyeti de bulunmayan dijital platformların ülkemizde kurumlar vergisi mükellefiyetini sağlamak için meclisin açılmasını müteakip kanun değişikliği ile vergi oranını kurumlar vergisi oranı ile eşitlemesi ve %20’ye çıkarması gerekmektedir. Ayrıca kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan bu kurumlara verilen reklamların gider olarak indirilmesini engelleyerek bu kurumları dolaylı da olsa ülkemizde vergi mükellefiyeti kurmaya zorlamalıdır.

Bu yapılırsa hem yerli ve milli platformların gelişmesinin önü açılacak hem de bu firmaların ülkemizde mükellefiyet tesis etmesi sağlanarak elde ettikleri gelirlerin tamamının yurtdışına aktarılması engellenecektir.

2. Sosyal Medya İçerik Sunucularının Denetlenmesi:

Ülkemizde dijital platformların vergilendirilmesinde eksiklikler olduğu gibi, bu platformlarda içerik üretenlerin gerek kendilerinin doğrudan aldıkları reklam vb gelirler, gerekse de sosyal medya platformlarının içerik hazırlayanlara belli bir abone ve izlenme sayısına göre sağladıkları mali imkânlar da etkin bir şekilde vergilendirilmemektedir.

Mevzuat açısından bakıldığında Youtube vb sosyal kanallardan elde edilen gelirler %15 oranında stopaja tabidir ve vergi dairesinden istisna belgesi alınmışsa ve de GVK 103 maddenin 4. Dilimindeki miktarı aşmıyorsa başka bir vergi alınmamaktadır. Ancak buranın etkin olarak denetlenip denetlenmediği meçhuldür. Oysa ki çok basit bir denetim mekanizması ile bu içerik sunucuları denetlenerek devletin hatırı sayılır bir gelir elde etmesi sağlanabilir. Örneğin youtube’dan 1000 abone ve 4000 saatten fazla izlenme süresine sahip kişileri vermesi istenerek bir denetim yapıldığında çok kolay bir şekilde kimin ne elde ettiği ve vergi verip vermediği ortaya çıkacaktır. Bunun yapılması bu alanın etkin bir şekilde vergilendirilmesini sağlayacağı gibi bu alanda içerik üretenlerin de devletin kendilerinden haberdar olduğu hissettirilerek kendilerine çeki düzen vermeleri sağlanabilir.

3. Birden Fazla Arabası Olanların İkinci Arabalarının %50 Artırımlı Vergilendirilmesi:

Ülkemizde Nisan ayı itibariyle trafiğe kayıtlı araç sayısı yaklaşık 27 milyon araç bulunmaktadır. Bu araçların  yaklaşık %54’ü otomobil, %16,1’i kamyonet, %15,7’si motosiklet, %8’i traktör, %3,5’i kamyon, %1,8’i otobüs ve %0,3’ünü özel amaçlı taşıtlar oluşturmaktadır.

Araç sahibi olmak bugün için artık bir lüks değil zaruri bir ihtiyaç mesabesindedir. Ancak şu da bir gerçektir ki nasıl ki gelir vergisinde artan oranlı bir vergilendirme bulunmaktadır, aynı şekilde insanlar arasındaki adaleti sağlamak için özellikle sermaye hükmünde sayılan ev ve araba gibi ürünlerde de artan oranlı bir vergilendirme yapmak bugün için artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Ülkemizde motorlu taşıtlar vergisi genel olarak 3 kriter baz alınarak vergilendirilmektedir. Bunlar; aracın motor silindir hacmi, değeri ve aracın yaşıdır. Bu vergilendirmede de 1-3 yaş, 4-6 yaş, 7-11, 12-15 ve 16 yaş üzeri araçlar motor silindir hacmi ve araç değeri baz alınarak MTV hesaplanmakta ve her yıl yeniden değerleme oranında bu vergiler artırılarak Ocak ve Temmuz aylarında ödenmektedir. Bu haliyle bakıldığında MTV nispeten adil bir vergilendirme modeli geliştirmiştir. Daha değerli ve çevreyi daha fazla kirleten araçlar nispeten daha fazla vergilendirilerek vergide adalet kısmen sağlanmıştır.

Ancak günümüzde yaşanan olağanüstü olaylar bizlere bu kriterlere yeni bir kriter daha getirmenin gerekli olduğunu hatırlatmaktadır. Evet, yukarıda kısaca bahsettiğimiz araç vergilendirmesi kısmi olarak vergi adaletini sağlıyor ama birden fazla aracı olan kişiler arasında bir adaletsizlik olduğu da kesin. Bazı ailelerde neredeyse aile fertlerinin hepsinin ayrı bir aracı bulunmaktadır. Bu ise bu ailelerin devletin sağlamış olduğu imkânlardan daha fazla yararlandığını, çevreyi daha fazla kirlettiklerini ve diğer ailelerden daha zengin olduklarını göstermektedir.

O zaman vergide adaleti sağlama adına bu birey ve ailelerin sahip oldukları ikinci arabaların artan oranlı vergilendirilmesi gerekmektedir. Böylelikle hem vergi adaletine bir tık daha yaklaşılacak, hem de devletin deprem finansmanı için ihtiyaç duyduğu kaynak, görece olarak mali imkanı daha iyi olan kişi ve ailelerden temin edilecektir. Ayrıca bu verginin getirilmesi, bazı aile ve fertlerde ikinci ve üçüncü aracın satılmasını sağlayacağı için sermayenin tabana yayılmasına, araç piyasasının bir nebze olsa da regule edilmesine ve fiyatların da düşmesine katkı sağlayacaktır.

Peki bu sistem nasıl kurulacaktır. Öncelikle mevcut MTV tablosu olduğu gibi duracaktır. Burada sadece otomobiller artan oranda vergiye tabi olacaktır. Çünkü diğer kamyon, otobüs ve minibüs vb gibi araçlar genellikle ticari amaçlı ve insanların umumi ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılacağından bunlara getirilecek olan bir vergi otomatikman fiyatlara yansıtılacak ve enflasyona sebep olacaktır. Bu nedenle bireysel ve kısmen lüks sayılabilecek kullanıma uygun olan araçların artan oranlı vergilendirilmesi adalet açısından da makroekonomik dengeler açısından da daha uygundur.

Burada vergilendirme yapılırken öncelikle her aile ve kişinin sahip olduğu araç sayısı (otomobil)  sisteme eklenecektir. Vatandaşlara hangi aracın ikinci araç olarak vergilendirileceği hususunu tercih etme imkânı sağlanacaktır. Eğer ki bu yapılmaz ise devlet mevcut sisteme kayıtlı araçların en yeni ve MTV oranı daha yüksek olanını otomatik olarak birey ve ailelerin birinci aracı olarak belirleyerek mevcut hali ile normal bir şekilde vergilendirecektir. Daha sonra yaşı, değeri ve silindir hacmi en yüksek olan araçtan başlayarak ikinci, üçüncü ve dördüncü araçları artan oranda vergilendirecektir.

Bunu bir tablo ile ifade etmek gerekirse, aşağıda 2023 yılına ait vergilendirme tablosunun bir kısmı yer almaktadır. Örneğimizde ise bir vatandaşımızın kendisi, eşi ve aynı ikametgahta ikamet eden ve bekar oğlu veya kızına araçlar olduğunu varsayalım. Araçların modelleri ve silindir hacimleri ise 2022 model 1600 cc binek otomobil, 2020 model 1300 cc otomobil ve 1500 cc olan yine binek otomobil olsun. Mükellef herhangi bir bildirimde bulunmadığı için 1. aracı olarak 2022 model 1600 cc otomobil sistem tarafından otomatik olarak tanımlanacaktır. Daha sonra ise modeli en yeni ve MTV oranı en yüksek olan 1600 cc’lik bir binek, 2. Aracı eşine ait, üçüncü aracı ise kendisi ile birlikte yaşayan kızına ait 1300 cc binek araç vergilendirildiğinde;

  • Şuan vergilendirme sistemi hiç değişmediği zaman ödenmesi gereken vergi miktarı: 4.434 TL kendi arabası, 4.434 TL eşinin arabası için ve yine 2.545 TL de kızına ait araba için vermesi gereken vergidir. Buna göre 2023 yılı için bu aile sahip olduğu üç araba için toplamda 11.413 TL’dir.
  • Eğer bizim öngördüğümüz sistem kurulursa ödemesi gereken vergi miktarı; kendi arabası birinci araba olduğu için vergi miktarı değişmeyecek ve 4.434 TL ödeyecektir. İkinci araba için %50 artırımlı MTV ödeyecektir. Aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi ikinci araba için ödenmesi gereken vergi miktarı 6.651 TL’dir. Kızına ait olan üçüncü araba ise %75 artırımlı orana tabi olduğundan ödenmesi gereken vergi miktarı 4.454 TL’dir. Toplamda ise bu ailenin 3 arabası olduğundan ödenmesi gereken vergi miktarı 15.539 TL olacaktır.

 

1- Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri

Artırımlı Oran Vergisi

Artırımlı Oran Vergisi

(1-3 Yaş MTV Bedeli*Artırımlı Oran Miktarı)

(4-6 Yaş MTV Bedeli*Artırımlı Oran Miktarı)

Motor Silindir Hacmi (cm³)

Taşıt Değeri (TL)

Taşıtların Yaşları ile Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL)

2. Araç

3. Araç

4. Araç

2. Araç

3. Araç

4. Araç

1 – 3 yaş (A)

4 – 6 yaş (B)

7 – 11 yaş (C)

(A)*

50%

(B)*

75%

(C)* 100%

(A)* 50%

(B)* 75%

(C)* 100%

1300 cm³ ve aşağısı

114.000’i aşmayanlar

2.120

1.479

826

3.180

3.710

4.240

2.219

2.588

2.958

114.000’i aşıp 199.700’ü aşmayanlar

2.330

1.626

907

3.495

4.078

4.660

2.439

2.846

3.252

199.700’ü aşanlar

2.545

1.773

993

3.818

4.454

5.090

2.660

3.103

3.546

1301 – 1600 cm³ e kadar

114.000’i aşmayanlar

3.693

2.769

1.606

5.540

6.463

7.386

4.154

4.846

5.538

114.000’i aşıp 199.700’ü aşmayanlar

4.064

3.047

1.768

6.096

7.112

8.128

4.571

5.332

6.094

199.700’ü aşanlar

4.434

3.323

1.925

6.651

7.760

8.868

4.985

5.815

6.646

1601 – 1800 cm³ e kadar

285.800’ü aşmayanlar

7.178

5.613

3.299

10.767

12.562

14.356

8.420

9.823

11.226

285.800’ü aşanlar

7.834

6.120

3.604

11.751

13.710

15.668

9.180

10.710

12.240

 

Yukarıda tabloda yer alan vergilendirme sisteminde model, silindir hacmi ve değerine göre motorlu taşıtlar vergisinin nasıl uygulanacağı örnek olarak gösterilmiştir. Bu sistem daha da geliştirilebilir veya farklı şekillerde dizayn edilebilir. Biz sadece fikirsel bazda böyle bir vergilendirmenin yapılabileceği göstermeye çalıştık. Vergilendirme aile bazında olacağı için ailelere ait bilgilerin MERNİS üzerinden Hazine ve Maliye Bakanlığı bilişim sistemine entegre edilmelidir. Burada bir sorun şu olabilir, eğer ki aile bazında vergilendirilecekse 18 yaşında büyük çocuklar için durum ne olacak. Bu konuda pek çok alternatif geliştirilebilir ancak bizim tavsiyemiz eğer çocuk 18 yaşından büyük de olsa aynı aile içinde ikamet ediyorsa ve evli değilse bunun üzerinde gözüken arabaların da yine aile arabası olarak kabul edilip vergilendirilmesi gerektiğidir. Aksi takdirde herşeyin kuralına uymaktan ziyade açığını bulma üzerine mahir olan milletimizi bunun da açığını çok rahat bir şekilde bulabilir. Düzenleme kanun ile yapıldıktan sonra uygulamaya yönelik yönetmelik, tebliğ ve genelge çıkarma yetkisi Hazine ve Maliye Bakanlığına verilerek uygulamada karşılaşılacak sorunlar daha kısa sürede ve etkin bir şekilde giderilebilir.

Peki bu şekilde vergilendirmenin ne gibi bir getirisi olacaktır. Öncelikle deprem yaralarının sarılması için önemli bir gelir kaynağı elde edilecektir. 2023 yılı bütçesinde MTV tahsilatı yaklaşık 40 milyar TL öngörüldüğünden bu çok rahatlıkla 45 Milyar TL'ye çıkabilecektir. İkinci olarak vergide adalet hususuna bir nebze daha yaklaşılacak her ailenin sahip olduğu servet miktarına göre vergilendirilmesi sağlanacaktır. Bunun yanında çevreyi daha fazla kirleten, devletin sunmuş olduğu otoyol ve diğer imkânlardan daha fazla istifade edenlerin, bu yolların amortismanına daha fazla sebep olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, daha adil bir şekilde vergilendirilmesi sağlanacaktır. Belki birçokları zaten bu kişiler araçlarının model, silindir hacmi ve değerine göre vergilendirildiği için böyle bir vergilendirmeye gerek olmadığını savunabilir. Ancak MTV esasen bir servet vergisidir ve bu şekilde daha fazla serveti olanların daha fazla vergilendirilmesi vergi adaletine bir nebze olsun daha fazla yaklaşmamızı sağlayacaktır.

Deprem yaralarının sarılması adına kaynak çalışmalarımıza inşallah devam edeceğiz. Sizlerde yorum ve eleştirilerinizle bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Allah’a emanet olunuz.

M. Hamza DEMİRALP

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ