Akademik Teşvik Ödeneğinde Yaşanan Sorunlar Ve Yapılması Gereken Düzenlemeler

Akademik Teşvik Ödeneğinde Yaşanan Sorunlar Ve Yapılması Gereken Düzenlemeler

Ülkemizde bilimsel çalışmaları teşvik etmek, çalışan, üreten ve ülke kalkınmasına, bilim ve teknolojinin ilerlemesine daha fazla katkı sağlayan öğretim elemanlarına maddi olarak destek olmak amacıyla getirilen Akademik Teşvik Ödeneği, geçen 7 yıl zarfında maalesef istenilen faydayı sağlayamamıştır. Her ne kadar nicelik olarak bazı faaliyet kalemlerinde artış gözükse de nitelik olarak çoğu faaliyetin istenilen seviyede olmadığı aşikardır.

Bu nedenle bu yazımızda Akademik Teşvik Ödeneğinde karşılaşılan problemlere makro bir bakış açısıyla bakıp sorunları incelemeye ve çözüm önerileri getirmeye çalışacağız.

Mevzuat ve Uygulama Açısından Değerlendirme:

Akademik teşvik ödeneği, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa 6564 sayılı kanun ile eklenen ek 4’üncü madde ile ilk defa 2015 yılı bilimsel faaliyetleri için 2016 yılından itibaren ödenmeye başlanmıştır. Söz konusu maddeye göre akademik teşvik ödeneği:

“Ek Madde 4 – (Ek: 5/11/2014-6564/2 md.)

Her bir takvim yılı için, bir önceki yıl, bilim, teknoloji ve sanata katkı sağlayıcı nitelikte yurt içinde veya yurt dışında sonuçlandırılan proje, araştırma, yayın, tasarım, sergi, patent ile çalışmalarına yapılan atıflar, bilim kurulu bulunan uluslararası düzeydeki toplantılarda tebliğ sunma ve almış olduğu akademik ödüller esas alınarak öğretim elemanları için yüz puan üzerinden yıllık akademik teşvik puanı hesaplanır.

Akademik teşvik puanı otuz ve üzerinde olanlara, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuru brüt aylık (ek gösterge dâhil) tutarının; (1)

a) Profesör kadrosunda bulunanlar için %100’üne,

b) Doçent kadrosunda bulunanlar için %90’ına,

c) Doktor Öğretim Üyesi kadrosunda bulunanlar için %80’ine, (1)

d) Araştırma Görevlisi kadrosunda bulunanlar için %70’ine,

e) Öğretim Görevlisi (…) (1) kadrosunda bulunanlar için %70’ine, (1)

f) (Mülga: 22/2/2018-7100/15 md.)

aldıkları akademik teşvik puanının yüze bölünmesi suretiyle bulunacak oranın uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda akademik teşvik ödeneği verilir.

Bu madde uyarınca yapılacak ödeme; bu Kanun uyarınca aylık ödendiği sürece ve kadrolarının bulunduğu yükseköğretim kurumları tarafından şubat ayının on beşinden itibaren on iki ay süreyle her ayın on beşinde yapılır, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. İlgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye ek ödemesi, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun yapılan benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.

Bilim alanlarının özellikleri ve öğretim elemanlarının unvanlarına göre akademik teşvik puanlarının hesaplanmasında esas alınacak faaliyetlerin ayrıntılı özellikleri ve bu faaliyetlerin puan karşılıkları, akademik teşvik toplam puanının %30’unu geçmemek üzere her bir akademik faaliyet türünün toplam puanın hesaplanmasındaki ağırlıkları, akademik teşvik puanının hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslar ile bu hesaplamaları yapacak komisyonun oluşumu ile diğer hususlar Cumhurbaşkanı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

...”

şeklinde düzenlenmiştir.

27/12/2016 tarih ve 2016/9714 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren ve en son 17/01/2020 tarihinde güncellenen Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği ile de yükseköğretim kurumları kadrolarında bulunan öğretim elemanlarına, faaliyetlerine dayalı olarak akademik teşvik ödeneğinin nasıl uygulanacağına yönelik hususlar düzenlenmiştir.

Söz konusu yönetmelikleri değerlendirdiğimizde; 2016 yılında çıkarılan yönetmelik genel olarak daha esnek iken, Sayıştay başta olmak üzere denetim faaliyetlerinde tespit edilen suistimal ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla, yıllar itibari ile mevzuatta bazı olumlu değişiklerin yapıldığı görülmektedir.

Bu anlamda bakıldığında daha önceki yönetmelikte birden fazla yazar tarafından kaleme alınan makalelerde birinci yazarı hiç etkilemeden ikinci, üçüncü ve daha fazla yazar eklenebiliyor ve bunlara da aynı puan verilerek akademik teşvik ödeneğinden yararlanması sağlanabiliyorken, yeni yönetmelik değişiklikleriyle birden fazla yazarlı makalelerde puanlama işlemlerinin yazar sayısına bölünmek suretiyle kısıtlandığı ve oluşabilecek suistimallerin büyük ölçüde önüne geçildiği anlaşılmıştır. Ancak bazı üniversitelerde 38 sayfalık bir makalede 144 yazar ismi gibi akla ve mantığa ters gelen uygulamalar olduğu göz önüne alındığında burada biraz daha sıkılaştırma gerektiği düşünülmektedir.

Aynı şekilde, ilk yayınlanan yönetmelikte yayınların kalitesi ve özgünlüğünü ölçen herhangi bir kriter bulunmamasına karşılık, 2020 yılında yayınlanan yönetmelikle yayınların kalitesinin ISI Web of Science (Quartile) yüzdelik dilimlerine göre ölçen “Q” değerlerinin yönetmeliğe girdiği, daha kaliteli dergilerde yayınlanan ve bilimsel değeri yüksek olan makalelere daha yüksek puan verilirken, bilimsel yönden daha az değerli bulunan dergilerde yayınlanan makaleler için daha düşük puan verilmesi uygulamasının başladığı görülmüştür. (Q1 için 1, Q2 için 0,8, Q3 için 0,5, Q4 için 0,25 ve Q değeri olmayan diğer dergilerde yayınlanan makaleler içinde 0,25 katsayısı uygulanması gibi). Bu sayede daha önceki denetimlerde karşımıza çıkan bilimsel açıdan herhangi bir tanınırlığı olmayan ve YÖK tarafından da predatory (yağmacı) dergiler diye adlandırılan dergilerde yayınlanan ve bilim camiası tarafından da ÇÖP YAYIN diye adlandırılan makaleler için ödeme yapılmasının önüne geçilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu bu ve benzeri mevzuat değişikliklerini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, 2015 yılından itibaren kaliteyi artırıcı, suiistimalleri engellemeye yönelik olumlu değişiklikler yapıldığı kanaatine varılmıştır.

Yapılan incelemelerde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yukarıda bahsedilen kaliteyi artırıcı yönde yapılan mevzuat değişikliklerinin mali verilere de yansıdığı görülmektedir. Yıllar itibari ile maaş katsayıları artmasına rağmen bazı üniversitelerde akademik teşvik ödemesinde maaş zammına paralel bir artış yaşanmamaktadır. 2016-2020 arasında maaş katsayısında %87 artış olmasına rağmen yıllar itibariyle ödenen akademik teşvik ödemesi gerek reel gerekse nominal olarak aynı oranda artmamış hatta düşmüştür. 2020 sonrası süreçte ise yaşanan enflasyon etkisiyle akademik teşvik ödeneği nominal olarak artmış gözükse de reel olarak artış önemsenmeyecek düzeydedir.

Aynı şekilde ülkemizin en önde gelen üniversitelerinde bile ilk yıllarda Akademik Teşvik Ödeneği için 700’ün üzerinde başvuru yapılırken, son yıllarda bu rakamın 400 bandına inmesi, bazı üniversitelerde akademik teşvik ödeneği ortalama puanı daha önceleri 60’ın üzerinde iken bu sayının 2020 sonrasında 45 bandına düşmüş olması ve daha önceki yıllarda 100 tam puan alan kişi sayısı 10’lu rakamlarla ifade edilirken, son yıllarda bu rakamın birkaç kişi ile sınırlı olması yapılan sıkılaştırmanın öğretim elemanı bazında da etkisini gösterdiğini göstermektedir.

Yapılan bu olumlu değişikliklere rağmen, denetim faaliyetlerini kapsamında gerçekleştirilen inceleme ve görüşmelerde, akademik teşvik ödemelerinin daha adil ve objektif olması için bazı düzenlemelerin yapılması gerektiği anlaşılmıştır.  

Bilişim Sistemi ve İç kontrol Açısından Değerlendirme:

Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği gereğince, akademik personelin Yönetmelik kapsamında tanımlanan faaliyetlerine yönelik başvurularını öncelikle Yükseköğretim Bilgi Sistemi (YÖKSİS) üzerinden gerçekleştirmeleri, bu sistem üzerinden yaptıkları başvuruya dair sistem tarafından üretilen başvuru formu ile faaliyetlerine yönelik kanıtlayıcı belgelerini bölümlerde kurulan Birim Akademik Teşvik Başvuru ve İnceleme Komisyonlarına teslim etmek suretiyle başvurularını tamamlamaları gerekmektedir.

Yapılan inceleme ve görüşmelerde, Akademik Teşvik Ödeneği süreçleri ile ilgili olarak akademik personelin teşvik başvurusunu yapmak zorunda olduğu YÖKSİS sisteminden kaynaklanan bazı güçlükler yaşandığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda,

  1. YÖKSİS’in bazı faaliyet alanlarına yönelik hatalı puanlama yaptığı,
  2. YÖKSİS’e erişimde zaman zaman güçlükler yaşandığı,
  3. YÖKSİS’in daha önceden teşvik kapsamında olmasına rağmen Yönetmelikte yapılan düzenlemelerle kapsamdan çıkarılan bazı faaliyetler için de puan vermesi nedeniyle karışıklık yaşandığı ve araştırmacılardan itirazlar geldiği,
  4. ISI Web of Science veri tabanında taranan dergilerdeki yayınların dergilerin çeyreklik kategorisine göre değerlendirildiği ve bu kapsamda YÖKSİS’te dergilerin çeyreklik gruplarına yönelik hatalı tanımlamaların bulunduğu,
  5. Genel olarak her yıl akademik teşvik döneminde YÖKSİS ile ilgili teknik ve tanımlamalardan kaynaklanan sorunlar yaşandığı ve sürecin belirli bir takvim içerisinde tamamlanmasının zorunlu olması nedeniyle güçlükler yaşandığı,

anlaşılmıştır.

Bunun dışında bazı üniversitelerde Akademik teşvik ödemesine ilişkin iç kontrol faaliyetlerinin hala manuel olarak yapılmaya çalışıldığı, bu nedenle çok fazla zaman harcandığı ancak yine de tam manası ile kontrol işlemlerinin gerçekleştirilemediği tespit edilmiştir.

Bu nedenle, manuel olarak yapılması ve incelenmesi çok zor olan akademik teşvik ödeneğine ilişkin iç kontrol faaliyetlerinin otomasyon sistemi sayesinde daha etkin, kolay ve neredeyse sıfır hata oranında doğru bir şekilde yapılmasının YÖK ve hatta Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından teşvik edilmesi ve gerekirse bu hususta merkezi olarak YÖKSİS ile entegre bir bilişim sisteminin kurulmasının hem mali hem de idari açıdan üniversitelerdeki etkinliği artıracağı düşünülmektedir. Nitekim kendi bilişim sistemlerini kuran üniversitelerde akademik teşvik ödeneği hususunda kurumsal bazda yapılan işlerin objektifliğinin artırdığı, kurum içi rekabete olumlu yönde katkı sağlayarak üretilen yayınların kalitesine de olumlu yansımalarını olduğu gözlenmektedir.

Akademik Teşvik Ödeneğinin Faaliyet Alanları Bazında Değerlendirilmesi:

Akademik Teşvik Ödeneğinin ödemeye baz alınan faaliyet sayısı Yayın, Atıf, Proje, Patent, Tebliğ, Ödül, Araştırma, Tasarım ve Sergi olmak üzere dokuzdur. Akademik teşvik ödemesi için yukarıda belirtilen 9 kalemin her birinden alınabilecek maksimum puanlar ise Proje için 20, Araştırma için 15, Yayın için 30, Tasarım için 15, Sergi için 15, Patent için 30, Atıf için 30, Tebliğ için 20 ve Ödül için 20’dir. Akademik Teşvik Ödeneğinin ödenebilmesi için bu 9 faaliyet alanından asgari 30 puanın elde edilmesi gerekmektedir. Aksi halde o yıl için akademik teşvik ödeneği ödenmez.

Akademik teşvik ödeneğinde yukarıda belirtilen 9 faaliyet alanı bulunmasına rağmen fiiliyatta, üniversiteden üniversiteye çok küçük farklılıklar olsa da, parasal tutar olarak ödenen akademik teşvik ödeneğinin yaklaşık %90’ı Yayın ve Atıf kaleminden ödenmektedir. Bu %90’lık oranın %60’ı ATIF kaleminden %30 ise Yayın kaleminden gelmektedir. Tasarım ve Sergi gibi kalemler bazı üniversitelerde hiç ödenmemekte, kalan diğer 5 faaliyet alanı için ödenen para tutarı ise toplam Akademik Teşvik ödeneğinin sadece %10’na tekabül etmektedir.

Bu durum, fiiliyatta akademik teşvik ödeneğinin neredeyse 2 kaleme düştüğünü, bazı kalemlerin neredeyse hiç kullanılmadığını, bazı kalemlerin ise (patent gibi) olması gerekenin oldukça altında kaldığını göstermektedir. Bugün itibariyle, öğretim elemanları biraz da kolaycılığa kaçarak daha kısa sürede daha çok puan ve para getirecek alanlara yöneldiğinden, YAYIN ve ATIF kalemleri akademik teşvik ödeneğinin  %90’nını teşkil eder hale gelmiştir.

Ancak bilimsel faaliyet kalemlerinin nerede ise iki kaleme düşmesi ve özellikle ATIF kaleminin toplam akademik teşvik ödemesinin üçte ikisini kaplaması uygulamada bazı tereddütlerin oluşmasına neden olmuştur. Bazı üniversitelerde yapılan incelemelerde özellikle Profesör ve Doçent kadrosunda bulunan öğretim üyelerinin akademik teşvik ödeneği alınabilmesi için gerekli olan asgari 30 puanı neredeyse sadece ATIF kaleminden aldıkları, bu sayede neredeyse hiçbir bilimsel yayın ve çalışma yapmamalarına rağmen her yıl düzenli olarak akademik teşvik ödeneğinden yararlandıkları tespit edilmiştir.

Bu hususu biraz daha detaylandırmak gerekirse, Türkiye’nin en önde gelen üniversitelerinde bile Profesör kadrosunda bulunan öğretim elemanlarının ortalama ATIF puanı 27,07, doçent kadrosunda bulunanların 23,41, doktor öğretim üyesi kadrosunda bulunanların 19,11, araştırma görevlisi kadrosunda bulunan öğretim elemanlarının ise 17,92 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemde yayın için elde edilen puanlar ise profesör kadrosunda bulunanlar için 12,91, doçent kadrosunda bulunanlar için 12,78, doktor öğretim görevlisi kadrosunda bulunanlar için 10,46 ve araştırma görevlisi kadrosunda bulunanlar için ise 11,69’dur. Diğer bir ifade ile profesör kadrosunda bulunanlar yapmış oldukları yayınların iki katından daha fazla atıf kaleminden puan alırken, bu oran doçent kadrosunda bulunanlar için yaklaşık iki katı, doktor öğretim üyesi ve araştırma görevlisi kadrosunda bulunanlar ise atıftan aldıkları puanın yaklaşık %65’idir. Özellikle profesör kadrosunda bulunanların daha önceki yıllarda yapmış oldukları yayınlar için ATIF kaleminden yüksek puan almaları, yeni yayın ve diğer bilimsel faaliyet kalemlerinde herhangi bir işlemi olmasa bile akademik teşvik ödeneği almak için gerekli olan asgari 30 puanın neredeyse her yıl alınabileceğini ve bu sayede yıllar boyunca başka hiçbir bilimsel faaliyet yapılmasa bile akademik teşvik ödeneğinden yararlanılabileceğini göstermektedir.

Öte yandan, ATIF puanının bu kadar yüksek olmasına rağmen yapılan atıfların nitelik olarak, bilim camiasında Hatır ATFI olarak adlandırılan, öğretim elemanlarının birbirlerinin yayınlarına gerekli olmasa bile yaptıkları atıf olup olmadığı tespit edilememektedir. Ancak yapılan atıfların hiçbiri hatır atfı olmasa bile, ATIF kaleminin bu kadar ön plana çıkması ve akademik teşvik ödeneğinin yaklaşık üçte ikisinin atıftan yapılması, özellikle belli kadrolarda bulunanlar için akademik teşvik ödeneğinin bilimsel faaliyetleri teşvik niteliğinden çıkarak maaşın sabit bir unsuru haline geldiğini göstermektedir. Bu durum ise akademik teşvik ödeneğinin esas getirilme sebebi olan bilimsel faaliyetlerin artırılması amacı ile çelişmektedir.

ATIF hususunda yukarıda değindiğimiz sıkıntılara benzer sıkıntılar maalesef YAYIN konusunda da yaşanmaktadır. Akademi camiasında bilimsel makaleler genellikle bunların yayınlandıkları dergiler ve bu dergilerin bilim camiasında almış oldukları ATIF’lar ile ölçülmektedir. Çeyreklik dilimler (Quartile) olarak sınıflanan bu dergilerin Q1 ve Q2 kategorisinde olanlarında yayınlanan makaleler, dünyaca ünlü bilim adamlarının hakemliğinden geçtiği ve prestijli dergilerde yayınlandığı için en kaliteli bilimsel yayınlar olarak kabul edilir. Q3 kategorisinde yayınlanan makalelerin bilimsel değerinin düşük olduğu, Q4 ve herhangi bir Q kategorisinde sınıflandırılmayan dergilerde yayınlanan makalelerin ise genellikle bilimsel değeri olmayan ve akademik camia tarafından çöp yayın olarak kabul edilmektedir.

Akademik teşvik ödemesine bu açıdan baktığımızda çok vahim bir durum ortaya çıkmaktadır. Çünkü ülkemizin en önde gelen üniversitelerinde bile yapılan yayınların %25’i Web of Science (WoS) tarafından taranan dergiler dışındaki dergilerde yapılmaktadır. WoS’ta taranan dergilerde yayınlanan yayınların ise en az %12’si Q4 kategorisinde, yaklaşık %18’i ise Q3 kategorisinde yer alan dergilerde çıkmaktadır. Q3 seviyesindeki dergilerde yayınlanan makaleleri bilimsel değeri düşük olsa bile yine de bilimsel bir değeri vardır. Ancak Q4 ve altındaki yer alan ve YÖK’ün tabiri ile yağmacı dergilerde yayınlanan makalelerin hiçbir bilimsel değeri yoktur ve akademik camia tarafından çöp yayın olarak kabul edilir.

Yukarıda belirttiğimiz bu durum, Q3 seviyesini dahil etmesek bile, en iyi üniversitelerimizde dahi yazılan makalelerin en az üçte birinin Q4 ve altında yer alan dergilerde yayınlandığını ve bilimsel değeri yok kabul edilen, çöp yayın niteliğindeki makalelerden oluştuğunu göstermektedir. Dikkat edin bu rakamlar ülkemizde ilk 3 sırada yer alan üniversitelerimizde ortaya çıkan rakamlardır ki hemen her ile üniversite açacağız diye lise seviyesine düşürülen birçok taşra üniversitesindeki durum çok daha vahimdir. Bu anlamda bakıldığında bu yayınların için ödenen akademik teşvik ödeneği çöpe atılan para hükmündedir. Oysaki Akademik Teşvik Ödeneğinin getirilme amacı çalışan öğretim elemanı ile çalışmayanı ortaya çıkarmak, bilimsel yayın ve çalışma yapan öğretim elemanlarını teşvik etmektir. Bu haliyle bu ödeneğin teşvik etme fonksiyonunu gerekli şekilde yerine getiremediği net bir şekilde görülmektedir.

Olayın vehametini daha iyi görebilmek için diğer hususları bir yana bırakarak sadece yukarıdaki ATIF ile YAYIN hususunda ülke çapında bilimsel değeri olmayan yayınlar için ne kadar teşvik ödeneği ödendiğini hep birlikte hesaplayalım.

En iyi üniversitelerimizde bile ortalama akademik teşvik ödeneği puan ortalaması 45 civarındadır. Ancak sıralama açısından geri de olsa bile iç kontrol zafiyetleri nedeniyle akademik teşvik ödeneği anlamında bu ortalamanın çok üzerinde bir puan üzerinden teşvik ödemesi yapılabilmektedir. Biz ortalama puanı her ihtimale karşı 40 olarak kabul edelim. Şimdi bu kırk puanın yaklaşık %60’ı ATIF’tan, %30’u da YAYIN’dan geldiği için ortalama 36 puan bu iki kalemden ödenmektedir. Bunun anlamı 24 puan ATIF 12 puan ise YAYIN’dan ödenen teşvik ödeneği var demektir.

2023 yılında Akademik Teşvik Ödeneği 100 tam puan alınması durumunda Profesör kadrosunda bulunanlar için 4.843 TL, Doçentler için 4.358 TL, Doktor Öğretim Üyeleri için 3.874 TL, Araştırma Görevlileri ve Öğretim görevlileri için ise 3.390 TL olarak ödenmektedir. Akademik Teşvik Ödeneği ATIF’lardan dolayı çoğunlukla Profesör ve Doçent kadrosundakiler için ödenmektedir. Ancak biz burada da muhafazakâr bir tutum alarak bu dört kadronun ortalamasını alacağız. Yani öğretim elemanlarının tamamı için ortalama Akademik Teşvik ödeneği 100 puan üzerinde ödense ortalama rakam 4.116,25 TL’dir.

Şimdi ülke ortalamasını 40 aldığımız için ödenen ortalama akademik teşvik ödeneği tutarı da aylık otomatikman 4.116,25*0,40=1.646,50 TL olmaktadır. Bunun yıllık tutarı ise 1.646,50*12=19.758,00 TL’dir. Yani devletimiz ülke çapında akademik teşvik ödeneği alan her bir öğretim elemanına yıllık ortalama 19.758,00 TL para ödemektedir. Ülke çapında hemen her üniversitede yaklaşık 400 öğretim  elemanın her yıl bu ödenekten yararlandığı ve 129 devlet üniversitesinin olduğu göz önüne alındığında her yıl; 400*129=51.600 öğretim elemanına bu para ödenmektedir. Bunun toplam parasal değeri ise 51.600*19.758= 1.019.512.800,00 TL’dir. Diğer bir ifade ile ülkemizde her yıl bir milyar TL asgari akademik teşvik ödeneği ödenmektedir.

Şimdi bu paranın üçte birinin YAYIN kaleminden üçte ikisinin ise ATIF kaleminden ödendiği göz önüne alındığında, her yıl bugünün değeri ile 900 milyon TL para ATIF ve YAYIN kaleminden ödendiği sonucu çıkmaktadır. Bunun yaklaşık 300 milyon TL’si sadece YAYIN, 600 milyon TL’si ise sadece ATIF kaleminden ödenmektedir. Yapılan makale ve yayınların en az üçte biri ÇÖP YAYIN kategorisinde olduğundan bu çöp yayınlar için devletin kasasından her yıl ödenen tutar en az 100 milyon TL’dir. Yayınların üçte birinin çöp yayın kategorisinde olmasının diğer bir etkisi de bu yayınlardan yapılan atıfların da esasen gerçek bir bilimsel yayın ATFI olmadığı gerçeğidir. Buradan yola çıktığımızda ise HATIR ATIF’larını dahil etmesek bile Q4 ve altındaki bilimsel değeri olmayan yayınlardan gelen ATIF sayısı da toplam ATIF sayısının neredeyse üçte birine tekabül eder. Yıllık ödenen Akademik Teşvik Ödeneğinin yaklaşık 600 milyon TL olduğu göz önüne alındığında en az 200 milyon TL paranın esasen bilimsel değeri olmayan yayınlardan yapılan ATIF’lar için ödendiği sonucu çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile üniversitelerde ödenen Akademik Teşvik Ödeneğinin yıllık yaklaşık 300 Milyon TL’si esasen bilimsel değeri olmayan YAYIN ve ATIF’lar için ödenmektedir.

Akademik teşvik ödeneğinin 8 yıldır ödendiği göz önüne alındığında sadece bilimsel değeri olmayan çöp yayınlar için ödenen Akademik Teşvik ödeneğinin değerinin bugünün parasıyla en az 2,4 Milyar TL olduğu ortaya çıkmaktadır. Dikkat edin hesaplama içinde diğer kalemlerde karşılaştığımız suiistimaller yoktur, HATIR ATFI denen hususlar da dahil değildir. Ayrıca bu puanlar eğer verilmeseydi Akademik Teşvik Ödeneği ödenmesi için gerekli olan asgari 30 puanı kaç kişinin tutturup tutturamayacağı hususu da göz ardı edilmiştir. Sadece ortalama puan ve öğretim sayısı üzerinden Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin verileri baz alınarak hesaplama yapılmıştır. Bu üniversitelerimizin araştırma üniversitesi olduğu, yayın kalitesinin diğer üniversitelere göre çok daha üst düzeyde (%43’ü Q1 seviyesindeki dergilerde yayınlanan makaleler) olduğu gerçekleri göz önüne alındığında, ülkemizde bulunan 129 devlet üniversitesinde bilimsel değeri olmayan yayın ve atıflar için ödenen akademik teşvik tutarının yukarıda hesaplanan miktarlardan çok daha yüksek rakamlara tekabül ettiği anlaşılmaktadır

SONUÇ:

1. Mevzuat açısından değerlendirdiğimizde 2016 yılından itibaren YÖK tarafından yapılan mevzuat düzenlemelerinin genel olarak olumlu yönde olduğu, daha önceki yıllarda daha esnek ve istismara açık olan hususlarda kaliteyi önceleyen değişiklikler yapıldığı, bu değişikliklerin de akademik teşvik ödemelerine olumlu yansıdığı tespit edilmiştir. 2016-2020 yılları arasında maaş katsayıları %87 oranında artmasına rağmen akademik teşvik ödemesi tutarı ne reel ne de nominal bazda artmış hatta önceki yıllara göre azalmıştır. Ancak 2020 sonrası dönemde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle Akademik Teşvik Ödeneği nominal olarak artmış olsa da reel olarak esaslı bir artış gözükmemektedir. Bu durum yukarıda da bahsedildiği üzere mevzuat açısından yapılan değişikliklerin genel olarak kaliteli bilimsel faaliyetler lehine yapılmasından kaynaklanmaktadır. Ancak yapılan olumlu yöndeki değişikliklere rağmen yapılan inceleme ve görüşmelerde tüm üniversitelerde uygulama birliğini sağlayacak şekilde bazı mevzuat değişikliklerine ihtiyaç olduğu kanaatine varılmıştır.

2. Akademik Teşvik Ödeneği Proje, Araştırma, Yayın, Tasarım, Sergi, Patent, Atıf, Tebliğ ve Ödül olmak üzere toplam 9 ayrı kalemden toplanan puanlardan, asgari 30 puanı tutturanlara bir yıllık olarak ödenmektedir. Her ne kadar 9 faaliyet alanı öngörülmüş olsa da fiiliyatta Akademik teşvik Ödeneğinin yaklaşık %90’ını YAYIN ve ATIF kaleminden elde edilen puanlardan ödenmektedir. Bu durumun oluşmasında özellikle profesör kadrosunda bulunanların daha önceki yapmış oldukları yayınlar nedeniyle ATIF faaliyetinden neredeyse akademik teşvik almaya yetecek kadar puan almalarının etkisi çok yüksektir. Özellikle profesör ve doçent kadrosunda bulunan öğretim üyelerinin yeni yayın ve çalışma yapmaya gerek duyulmaksızın akademik teşvik alabilmesi, akademik teşvik ödeneğinin teşvik edici unsurunu ortadan kaldırarak bu ödeneğin bazı öğretim elemanları için maaşın bir unsuru gibi alınmaya başlanmasına neden olmuştur. Bu nedenle ATIF faaliyetinde yeni yayın ve çalışmaları teşvik edecek puan düzenlemesi yapmanın gerekli olduğu kanaatine varılmıştır. Bizim bu konuda ki önerimiz ATIF kaleminden alınabilecek maksimum puan miktarının 30’dan 20’ye düşürülmesi, ayrıca Q değerlerine göre de ATIF puanlarında azaltılma yapılmasıdır. Diğer bir ifade ile Q4 ve altında yer alan yayınlardaki ATIF’lar için herhangi bir puan verilmemesi, Q3 seviyesindeki dergilerde yayınlanan makalelere de daha düşük ATIF puanı verilmesidir. Ayrıca, yeni yayınları teşvik etmek için son 5 yıl veya 10 yıl içinde yazılan makaleler için ATIF puanı verilmesi, daha eski yayınlara yapılan ATIF’ların da puanlama dışı bırakılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.

3. Yayın faaliyetinde 2020 yılında yapılan değişikliklerle ISI Web of Science Quartile (Q) değerlerine göre sınıflandırma yapılmasına rağmen bunun yeterli olmadığı, ülkemizin ilk sıralarında yer alan araştırma üniversitelerinde dahi yayınların %25’nin Web of Science’da taranmayan dergilerde yayınlandığı, Web of Science’da taranan dergilerde yapılan yayınların da en az %12’sinin Q4 kategorisindeki dergilerde olduğunu yukarıda belirtmiştik.  Akademik teşvik ödeneğinin çıkarılma amacı kaliteli ve gerçek bilimsel faaliyetleri desteklemek olduğundan, akademik camia tarafından bilimsellik değeri çok az veya yok kabul edilen yayınlar için (Q4 ve altında kalan dergilerde yapılan yayınlar için) akademik teşvik ödemesinin tamamen kaldırılması gerektiği düşünülmektedir.

4. Öte yandan, her ne kadar ulusal bir patent için öngörülen faaliyet puanı 18, uluslararası patent için 30 olsa da, bir patent almak için harcanan zaman, emek ve maliyet, yayın ve bu yayından elde edilen atıflar için harcanan zaman, emek ve maliyetten çok daha yüksektir. Ayrıca bir bilim insanının yıllarca uğraşarak almış olduğu patent sadece bir yıl için puanlamada değerlendirilirken, 10 yıl önce yapmış olduğu yayın için yıllar boyunca atıf puanı alınabilmektedir. Aynı yayından aynı yıl içinde birden daha fazla atıf alınması durumunda patentten daha yüksek puan elde imkânı da bulunmaktadır. Bu durum faaliyet kategorisinde kişilerin ister istemez belli kalemlere yoğunlaşmasına ve belli kalemlerin akademik teşvik ödeneğinde öne çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle ürüne dönüşmüş PATENT faaliyetinin daha fazla teşvik edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

5. Pandemi döneminde dünya genelinde bilimsel etkinliklerin yaygın olarak çevrimiçi katılım yoluyla gerçekleştirildiği ve fiziksel olarak katılım sağlanan etkinliklerin sayısının önemli düzeyde azaldığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan, araştırmacılar tarafından teknolojik gelişmelere paralel olarak çevrimiçi gerçekleştirilen etkinliklerin sayısının bundan sonraki dönemlerde artış göstereceğini öngörülmektedir. Bu kapsamda kurumlar arasında farklı uygulamalar olmaması ve karar verici organların değerlendirmelerini sağlıklı yapabilmesi için yönetmelikte çevrimiçi gerçekleştirilen bilimsel etkinliklerde sunulan tebliğlere yönelik düzenleme yapılması gerekmektedir. Ancak Tebliğ sunumlarının daha önceki yıllarda istismar edilmesi nedeniyle, söz konusu suistimallerin önüne geçmek için 2020 yılında yapılan değişiklikle, katılımcı sayısının Türkiye dışında en az 5 farklı ülkeden olması gerektiği belirlenmiş ve yeni yönetmelikte Tebliğ sunumları daha katı kurallara bağlı kılınmıştır. Çevrimiçi uygulamada yeni yönetmelikle getirilen bu husus çok rahat bir şekilde aşılabileceğinden, istismara yol açmaması için çevrimiçi tebliğlerin daha katı kurallara tabi kılınması, ayrıca çevrimiçi tebliğ puanlamasının istismarı önleyecek düzeyde düşük tutulması gerektiği kanaatine varılmıştır.

6. Akademik Teşvik Ödeneği hususunda yukarıda belirttiğimiz hususlar dışında birçok suiistimal edilen alan bulunmaktadır. Ancak yazımız yeterince uzadığından bu hususları artık uygulamacılara bırakmak durumunda kaldık. Ancak sadece yukarıda bahsettiğimiz değişikliklerin yapılması durumunda devletimiz yıllık en az 300 milyon TL’yi esasen bilimsel olmayan hatta bilim camiasında ÇÖP YAYIN olarak kabul edilen YAYIN ve ATIF’lara ödemekten kurtulacaktır. Biz bilimden para kısma derdinde değiliz. Bu para gerekirse gerçek bilimsel yayın ve çalışma yapan öğretim elemanlarına veya Bilimsel Araştırma Projelerine (BAP) kaynak olarak da aktarılabilir. Ancak devletin parası ÇÖP’e atılmasın yerli yerinde kullanılsın. Bizim derdimiz bu. Yukarıda belirttiğimiz hususların yapılmasının kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması için gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Son olarak Akademik Teşvik Ödeneği uygulaması esasen üniversiteler çapında öğretim elemanlarının performansını da ölçmeye yarayan bir sistemdir. Ancak bu hususun akademik camia tarafından yeterince kavranamadığı görülmektedir. Yazımız çok uzadığı için bu husustaki ülke çapında çok çarpıcı verilerin olduğunu belirterek detaylarını gelecek yazılarımıza bırakalım.

Saygılarımızla…

Ömer DEMİRDAŞ  

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ