Üniversite Kütüphane Veri Tabanı Aboneliklerinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
GİRİŞ:
Ülkemizde 129’u devlet 78’si vakıf olmak üzere toplam 207 üniversite bulunmaktadır. Üniversitelerin veri tabanı abonelikleri, Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) tarafından sağlanan abonelikler dışında, doğrudan doğruya üniversitelerin kendisi tarafından veya Anadolu Üniversite Kütüphanecileri Konsorsiyumu (ANKOS) gibi kuruluşlar üzerinden satın alınarak kullanıcılara sunulmaktadır. Ancak ANKOS üzerinden yapılan aboneliklerde hem mevzuat açısından hem de işleyiş açısından bazı sorunların olduğu anlaşılmaktadır. Bu yazımızda bu durumu irdeleyip çözüm önerisi getirmeye çalışacağız.
Mevzuat ve Uygulama Açısından Değerlendirme:
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Hesap Verme Sorumluluğu” başlıklı 8’inci maddesinde;
“Madde 8- Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.”
hükmü yer almaktadır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun “İhaleye Katılamayacak Olanlar” başlıklı 11’inci maddesi ise;
“Madde 11- Aşağıda sayılanlar doğrudan veya dolaylı veya alt yüklenici olarak, kendileri veya başkaları adına hiçbir şekilde ihalelere katılamazlar:
…
c) İhaleyi yapan idarenin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler.
d) İhaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar.
e) (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri.
f) (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilenlerin ortakları ile şirketleri (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin % 10’undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler hariç).
….”
şeklinde düzenlenmiş, buna bağlı olarak çıkarılan Kamu İhale Genel Tebliği’nin “İhaleye Katılamayacaklar” başlıklı 17.7.3’üncü maddesinde ise;
“Bu maddede getirilmiş olan yasaklama kapsamında sayılmanın ana koşulu, alınacak görev ve işin, girişilecek taahhüdün ya da yapılacak komisyonculuk veya temsilciliğin daha önce hizmetinde bulunulan daire, idare, kurum ve kuruluşa “karşı" doğrudan doğruya veya dolaylı bir görev ve iş, taahhüt, komisyonculuk veya temsilcilik niteliğinde bulunmasıdır. Ancak bu faaliyetin ilgilinin daha önceki görev ve faaliyet alanı ile ilgili olması gereklidir. Dolayısıyla, anılan Kanun kapsamında belirtilen görevlerinden ayrıldıktan sonra özel sektörde faaliyet gösteren kamu görevlileri, Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen süre boyunca, yine maddede belirtilen faaliyetlerde bulunamayacaklardır. Ancak bu kişilerin, özel sektörde istekli sıfatını taşıyabilecek bir işletmede personel olarak istihdam edilmesi ve bu işletmenin de personelinin ayrıldığı daire, kurum ve kuruluşun ihalesine girmesi durumunda, anılan personelin, çalışmakta olduğu işletmede bir ortaklığının ya da sermaye bağının bulunmaması durumunda, söz konusu faaliyetin 2531 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alma, taahhüde girme, komisyonculuk ve temsilcilik yapma” olarak sayılmaması gerekmektedir.”
denilmiştir.
2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunun “Yasak ve Süresi Başlıklı” 2’nci maddesinde ise;
“Madde 2 – Birinci madde kapsamına giren yerlerdeki görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar.
Özel kanunlardaki yasaklayıcı hükümler saklıdır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Bu kapsamda üniversitelerde üye olunan kütüphane veri tabanları incelendiğinde, üniversiteden üniversiteye çeşitli farklılıklar olsa da; ULAKBİM ve üniversitelerin kendileri tarafından üye olunan veri tabanı aboneliklerinin toplam veri tabanı aboneliklerinin yaklaşık yarısını oluşturduğu, geri kalan %50’ye yakın veri tabanı aboneliklerinin ise genel olarak Anadolu Üniversite Kütüphanecileri Konsorsiyumu (ANKOS) aracılığıyla yapıldığı tespit edilmiştir. Sadece 2020 yılında orta ölçekli bir üniversitenin ANKOS aracılığıyla abone olduğu veri tabanı abonelikleri için ödemiş olduğu ücret yaklaşık ortalama 4 milyon TL’dir. Ülkemizde 129 devlet üniversitesi bulunduğu göz önüne alındığında, 2020 yılı için sadece ANKOS aracılığıyla abone olunan veri tabanı abonelikleri için devletin kasasından yaklaşık 500 Milyon TL ödendiği anlaşılmaktadır. Bu veri tabanlarının genel olarak yabancı menşeli olduğu ve ücretlerinin de döviz bazlı olduğu düşünüldüğünde veri tabanı abonelikleri için ödenen tutarların katlanarak arttığını söylemek için kahin olmaya gerek yok. 31 Aralık 2020’de dolar kurunun 7,42 TL olduğunu göz önüne aldığımızda, 2023 yılı sonu itibariyle abone olunan veri tabanı sabit kalsa bile sadece ANKOS aracılığıyla abone olunan veri tabanları için yaklaşık 2 Milyar TL ödendiğini tahmin edilmektedir.
Üniversiteler bilimsel faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için bir şekilde bu veri tabanlarına abone olmak durumundadır ve birileri de buna aracılık edecektir. Ancak, Üniversite Kütüphane Daire Başkanlıklarının ANKOS aracılığıyla yapmış olduğu aboneliklerde; talep eden alıcı taraf ile arz eden satıcı taraf dolaylı olarak da olsa birleşmektedir. Yani dolaylı da olsa alıcı ve satıcı (veya aracı olan kurum) aynı kişilerden oluşmaktadır.
Peki nasıl? Bunu anlamak için ANKOS’un idari yapısının incelenmesi gerekmektedir. ANKOS’un idari yapısı incelendiğinde; Dernek Tüzüğü’nün 5’inci maddesine göre derneğe sadece üniversite kütüphanesi ve bilgi merkezlerinde aktif olarak yöneticilik görevinde bulunan Daire Başkanları, Müdürler ve Direktörler üye olabilmektedir. Yani ancak üniversitelerde veri tabanı aboneliği için talepte bulunan kurumun yöneticileri derneğin üyesi olabilmektedir. Diğer kişiler veya yönetici konumunda olmayan üniversite personeli ise istese dahi derneğe üye olamamaktadır. Böyle bir durumda ise veri tabanı satıcısı ve/veya aracısı ile bunu talep eden ve üniversitelere satın alan kişiler aynı derneğin üyesi kişiler olmaktadır. Bu haliyle Derneğin 2022 yılı sonu itibari ile çoğunluğu üniversite kütüphane daire başkanlarından oluşan yaklaşık 200 üyesinin bulunduğu ve toplam 73 veri tabanı hizmetinin sunumuna aracılık ettiği görülmektedir.
Şimdi burada bazıları şöyle bir itiraz edebilir; “Ne olmuş dernek üyeleri kütüphane daire başkanı veya yöneticilerinden oluşmuşsa, sonuçta derneğe üye olmak bir haktır ve devletin zaten alacağı bir hizmete bu hizmetin bizzat içinde bulunan kişilerin üye olduğu derneğin aracılık etmesi belki de kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılmasına hizmet edebilir.” Teorik olarak bakıldığında bu argüman da yabana atılabilir bir argüman değildir. Ancak yukarıda vermiş olduğumuz mevzuat hükümleri ile aşağıda vereceğimiz bilgileri birlikte yorumladığımızda, burada hiçbir şey olmasa bile etik olmayan bir durumun olduğu kesin.
Şöyle ki; söz konusu Derneğin mali yapısı incelendiğinde, 2023 yılında dahi dernek üyelerinden bir kereliğine 50 TL giriş aidatı ve yıllık sadece 30 TL üyelik ücreti alındığı, bunun dışında üyelerinden herhangi bir ücret alınmadığı tespit edilmiştir. Bu husus derneğin web sayfasında açıkça yazmaktadır ki isteyen herkes açıp bakabilir. Bugün itibariyle yaklaşık 200 üyesi olduğu göz önüne alındığından konsorsiyumun yıllık aidat geliri sadece 6.000 TL’dir. Yani brüt asgari ücretin yarısından bile daha az.
Bunun yanında söz konusu konsorsiyumun idare merkezinin bulunduğu yer DAP yapının yapmış olduğu binadır. Derneğin çalıştırdığı personel ve ofis giderleri de düşünüldüğünde, toplanan aidatın asgari ücretten dahi maaş verilse, bir personelin bir aylık maliyetinin yarısını dahi karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir. Buna kira, bina aidatı, ısınma, elektrik, su vb. diğer giderler de eklendiğinde söz konusu giderlerin toplanan aidatlarla karşılanamayacağı açıktır.
Bu hususta dernek üyesi Daire Başkanlarıyla yapılan görüşmelerde derneğin gelirlerinin genel itibariyle bağış ve sponsorluk vasıtasıyla elde edildiği ifade edilmiştir. Ancak ilgili derneğin İçişleri Bakanlığınca “Kamu Yararına Çalışan Dernekler Listesi” içerisinde olmaması ve faaliyet alanı birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu derneğin vatandaşlardan bağış alma potansiyelinin düşük olduğu düşünülmektedir. Ayrıca adı geçen derneğin faaliyet raporu ve resmi web sitesinde yer alan bağışçı ve sponsorlar incelendiğinde ise hemen hemen tamamının veri tabanı aboneliğini sağlayan kuruluşlardan olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, her ne kadar dernek ile veri tabanı sunucuları arasında bir menfaat ilişkisi olmadığı ifade edilse de, dernek üyelerinin tamamen kütüphane daire başkanları ile bu alanda yetkili kişilerden oluşması, derneğin üye aidatlarının dernek personelinin bir aylık maaşını bile karşılamaktan uzak olması, derneğin sponsorlarının hemen hemen tamamının veri tabanı sağlayıcısı firmalardan oluşması gibi durumlar insanın kafasında bazı soru işaretlerinin oluşmasına sebep olmaktadır. En azından benim zihnimde oluşuyor, sizleri bilemem.
SONUÇ:
Üniversitelerde Anadolu Kütüphaneciler Konsorsiyumu (ANKOS) üzerinden yapılan veri tabanı abonelik işlemlerinde hizmet talep edenler ile hizmet arz eden tarafların dolaylı olarak birleştiği bir durum ortaya çıkmaktadır. Yukarıda yer alan mevzuattan da anlaşılacağı üzere emekli olan veya işinden herhangi bir nedenle ayrılan kamu görevlisinin dahi iki yıl boyunca ayrılmış olduğu idareye karşı doğrudan veya dolaylı olarak iş yüklenemeyeceği düşünüldüğünde, üniversite kütüphanesi ve bilgi merkezlerinde aktif olarak yöneticilik görevinde bulunan daire başkanları, müdürler ve direktörlerin üye olduğu bir dernek aracılığıyla veri tabanı abonelik işleminin gerçekleştirilmesinin mevzuata aykırı olduğu değerlendirilmektedir. Öte yandan herşey mevzuata uygun olduğu kabul edilse bile derneğin üye yapısı, gelirleri ve sponsorları birlikte düşünüldüğünde ortada en basit ifade ile etik olmayan bir durum olduğu kesin.
Aslında bu sorunun çok kolay ve ekonomik bir çözümü bulunmaktadır. Devlet veri tabanı aboneliklerini TÜBİTAK bünyesinde tek merkezden tüm üniversitelere sunabilir. Böylelikle hem ölçek ekonomisinden yararlanarak daha az maliyetle bu abonelikler sağlanabilir hem de yukarıda bahsettiğimiz durumların ortadan kalkmasını sağlayabilir.
Ayrıca, birçok veri tabanlarının değişik kombinasyonları bulunduğundan, veri tabanlarının ismi farklı olsa dahi mükerrer abone olunan yayınlar olabilmektedir. Böyle bir durumda üniversiteler tarafından yoğun olarak talep edilen veri tabanlarına ilişkin olarak, TÜBİTAK tarafından aynı yayınlarla ilgili çakışmaları önleyecek şekilde bir çalışma yapılarak mükerrer aboneliklerin önüne geçilebilir ve maliyet daha da aşağıya çekilebilir.
Böyle bir çalışma yapılması durumunda üniversitelerin kullanım istatistikleri doğrultusunda optimum veri tabanına etkin ve verimli bir şekilde abonelik sağlanabileceği, bu sayede devletin ve üniversitelerin giderlerinin düşürülebileceği ve çok daha uygun maliyetlerle aynı hizmetlerin tüm üniversitelere sunulabileceği düşünülmektedir.
Saygılarımla...
Ömer DEMİRDAŞ
Mustafa
Çok güzel bir çalışma olmuş emeğinize sağlık .
FİKİR ANALİZİ
Teşekkür ederiz hocam