Kılıçdaroğlu'nun Vaatleri Ne Kadar Gerçekçi? 9 Seçim Vaadinin Millete Ekonomik Maliyeti

Kılıçdaroğlu'nun Vaatleri Ne Kadar Gerçekçi? 9 Seçim Vaadinin Millete Ekonomik Maliyeti

Kılıçdaroğlu'nun sadece 9 vaadinin toplam maliyeti 3 Trilyon TL’dir. 2023 bütçesinin büyüklüğü ise 4.5 Trilyon TL’dir ki bu bütçe depremden önce hazırlanmış bir bütçedir.  K. Kılıçdaroğlu ise 3 Trilyon EK MALİYET vaat ediyor ki bu yazımızda bu maliyeti rakamlarla sizlere ispat edip, gerçekleştirip gerçekleştirilemeyeceğini analiz edeceğiz. Yazımızın tamamını okumanızı tavsiye ederiz, ancak vakti olmayan okuyucularımız doğrudan maddeler halinde hesaplamaların yapıldığı yerden başlayabilir. Ayrıca vakti daha dar olanlar içinde yazımızın en sonunda bir tablo ile bu yazdıklarımızı özetleyeceğiz. (Tablonun tam okunması için mobilden okuyanların telefonlarını yatay konuma çevirmeleri gerekmektedir)

KILIÇDAROĞLU'NUN 9 SEÇİM VAADİNİN EKONOMİK MALİYETİ NE KADAR?

Fıkra bu ya bir gün bir Beştaşiyi ramazan ayında şarap içerken bulurlar. Kendisini alıp, apar topar mahkeme huzuruna çıkarırlar. Kadı neden ramazan ayında alenen şarap içtiğini sorar. Bektaşi suçüstü yakalanmış olmanın verdiği mahcubiyetle “And içerim, bir daha içmeyeceğim, beni affedin” der. Bunun üzerine kadı Bektaşiyi bir daha içmemek kaydıyla affeder. Ancak ertesi gün bakarlar aynı Bektaşi aynı yerde şarap içmeye devam ediyor. Yine yakalar getirirler mahkemenin huzuruna. Kadı daha dün and içmemişmiydin şarap içmeyeceğim diye, bu ne densizlik diye kızınca, kafası çakır keyif olan Bektaşi “biz bulursak şarap, bulamazsak And içeriz” deyiverir.

Aynen Bektaşi fıkrasında olduğu gibi, bugünlerde özellikle muhalafet kanadında öyle pervasız vaatler verilmektedir ki bazen insanın aklına hemen bu fıkra geliyor. Bu ülkede ne vaatler verildi ki bu zamana kadar; kimi herkese bir ev bir araba anahtarı, kimi herkes ne veriyorsa 5 fazlasını vaat etti ve hiçbirini tut(a)madan geçip gittiler. Nasıl olsa bol kepçeden sallasan da herhangi bir yaptırımı yok, ver verebildiğin kadar, öyle değil mi?

Kazanır da yapamazsak enkaz edebiyatı yaparız, kazanamazsak da kimi kandırabilirsek bizim için kar kardır mantığı ile akla, mantığa, reel gerçeklere ve bütçe imkanlarına aykırı birçok vaat pervasızca veriliyor. Ancak ne gariptir ki bu yalan vaatlerin bayağı bir alıcısı da var maalesef. Oysaki bilinç düzeyi biraz yüksek olsa bu vaatlerin gerçekleştirilemeyeceğini, eğer ki gerçekleştirilecek olursa ülkenin bölünme ve yıkıma kadar gidebileceğini maalesef düşünemiyorlar.

Uğur MUMCU’nun deyimiyle “gelecek nesilleri değil de gelecek seçimleri düşünen siyasiler yüzünden”, gelecek nesillerin geleceği maalesef ipotek edilmiştir. Bugünde bakıyorum ki muhalefet kanadı daha hızını alamamış. Öyle vaatlerde bulunuyor ki uygularsa neticesi ülkeyi felakete sürükleyeceği kesin. İsterseniz bugün hep birlikte Sayın Kılıçdaroğlu’nun vaatlerine bir bakalım ve bunların gerçekleşme imkanı var mı ve eğer varsa bunun bütçeye maliyeti ne olacak hep birlikte görelim.

1. Emeklilere asgari ücret kadar her 2 bayramda da ikramiye verileceği vaadi ve kurban bayramında 15.000 TL’nin (yani ramazan bayramında ödenen 2.000 TL düşüldükten sonra kalan 6.500 TL ve 8.500 TL kurban bayramın ikramiyesinin ödeneceği vaadi.

Türkiye’de yaklaşık 16 milyon emekli bulunmaktadır ve bunun sayısı her geçen gün de artmaktadır. EYT uygulamasından yararlanacak olan kişilerin eklenmesi ile bu rakam birkaç sene içinde 18 milyonun üzerine çıkacak.

Biz bugün itibari ile sadece bu bayramda verileceği vaat edilen 15.000 TL ikramiyenin bütçeye getireceği ek yük miktarını hesaplasak dahi; 15.000 * 16 milyon = 240 Milyar TL’dir.

2. Gençlere ÖTV’siz araba verileceği ve 1600 cc Arabaların ÖTV’sini Dörtte Birine Kadar İndirme vaadi:

Öncelikle gençlerden ne anlaşılması gerektiğine bakmak gerekmektedir. Eğer ki gençlerden kasıt 18-25 yaş aralığındaki nüfus ise toplam 7 milyon kişi bu ÖTV indiriminden yararlanma imkânı elde edecektir. Yok, eğer ki biraz daha geniş kapsamlı düşünülüp 18-30 yaş aralığı kastediliyorsa bu vaatten en az 13 milyon insanımız yararlanma imkanı elde edecektir. Bu rakamın sadece %10’u talepte bulunsa en az 1,3 milyon araç satışı gerçekleşmesi gerekir ki firmaların mevcut çip ve tedarik sorunları nedeniyle bu kadar araba üretmeleri imkansızdır. Almak isteyenler mevcut fiyattan bile araba bulunamazken böyle bir teşvik durumunda araba bulunabilir mi, takdiri size bırakıyorum.

Şimdi gelelim ülkemiz gerçeklerine. 2022 yılında yaklaşık 800.000 araç satışı gerçekleşmiştir. Bunun yaklaşık 600.000’ni otomobil 200.000 ise hafif ticari araçlar oluşturmaktadır. Yıllar itibari ile bakıldığında ülkemizdeki araç satış miktarı otomobillerde 550-600 bin bandındadır. Otomobil fiyatlarının bu kadar fırladığı, ikinci el piyasada bile otomobil satın almanın zorlaştığı bir dönemde, böyle bir vaat gerçekleştirilirse elbette ki büyük bir talep olacaktır. Hadi diyelim ki satış rakamı yine aynı seviyede kaldı. O zaman bile bütçeye maliyeti devasa bir rakam olacaktır.

Biz afaki rakam konuşmaktansa mevcut satış rakamları üzerinden hesaplamamızı yapalım. 2023 bütçesinde elde edilmesi planlanan ÖTV miktarı toplam 204 milyar TL’dir. Ancak devletin burada mahrum kalacağı tek vergi ÖTV değildir. KDV matrahına ÖTV de dâhil olduğundan, devletin 204 Milyar*%18 KDV miktarı kadar da KDV vergisinden mahrum kalacaktır. Bunun ise maliyeti yaklaşık 37 milyar TL’dir. Yani her şey geçen yıl ki veriler doğrultusunda gerçekleşse ülkemizde gençlere uygulayacağını söylediği ÖTV indirimi vaadinin bütçeye getireceği yük 241 milyar TL’dir. Yeter mi, tabi ki hayır! Ağanın eli tutulmaz, öyleyse kaldığımız yerden vaatlere devam.

3.Cep Telefonlarından ÖTV Alınmayacağı Vaadi:

2023 yılı bütçe tahmininde 37 Milyar TL ÖTV gelirinin cep telefonların da dâhil olduğu dayanıklı tüketim ürünleri ve diğer ürünlerden elde edileceği tahmin edilmiştir.

Biz yine bütçe tahminine sadık kalarak ek bir talep artışı olmadığı varsayımı altında mahrum kalınacak olan vergi miktarını hesaplamaya çalışacağız. Ülkemizde son yıllarda yıllık yaklaşık 10 milyon cep telefonunun IMEI kaydı yapılmaktadır. Bu durum göstermektedir ki tahmin edilen verginin en az yarısı cep telefonlarından elde edilmektedir. Biz yine de ihtiyatlı davranarak mahrum kalınacak olan ÖTV miktarını muhafazakar bir tahmin ile 15 milyar olduğunu baz alsak bile KDV ile birlikte devletin mahrum kalacağı toplam gelir miktarı en az 18 Milyar TL etmektedir. Çünkü otomobil bahsinde de söylediğimiz üzere KDV matrahına ÖTV dahildir ve bu ÖTV miktarında yapılacak olan bir indirim otomatik olarak KDV miktarını da etkilemektedir. Şimdiden vaatlerin toplam maliyeti 499 milyar TL’ye ulaştı. Yeter mi, tabi ki hayır! Ağanın eli tutulmaz, öyleyse kaldığımız yerden vaatlere devam.

4.En Düşük Memur Maaşını Asgari Ücretin 2,5 Katına Çıkarma Vaadi:

Sayın Kılıçdaroğlu rakamlarla konuştuğunu, daha önce en düşük memur maaşının asgari ücretlinin 2,5 katı olduğunu, kendisinin de bunu tekrar aynı orana taşıyacağını vaat etmektedir. Şimdi burada ikinci bir vaat daha var ki en son açıkladığı vaatteki rakam bununla uyuşmamaktadır. Sayın K.Kılıçdaroğlu asgari ücretin açlık sınırının altında olmayacağını da vaat etmişti. Ancak en son açıkladığı memur maaş vaadinde en düşük devlet memurunun maaşının 21.265 TL olacağını bildirdi.

Ancak Nisan ayı sonu itibariyle Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırı miktarı 10.135 TL. Yani asgari ücret vaadini tutarda buna göre memur maaşı vaadini tutmaya kalkarsa en düşük memur maaşının 25.375 TL’ye yükseltilmesi gerekmektedir. Hadi olmaz da fiyatlar indi ve açlık sınırı da şuandaki asgari ücret ile aynı kaldı ve Sayın Kılıçdaroğlu da buna göre vaadini gerçekleştirmeye kalktı. Şuan en düşük devlet memuru maaşı eş ve çocuk yardımı dahil 11.848 TL’dir. K. Kılıçdaroğlu asgari ücreti hiç artırmasa ve Temmuzda memurlara %8+enflasyon farkı olarak toplam %25 zam yapılsa bile en düşük memur maaşı 14.810 TL olmaktadır. Bu bağlamda memurların en az %80’ninin bu artıştan yararlanacağı ve memur başına en az 6.000 TL ek maliyet çıkacağı çok rahat bir şekilde görülmektedir. Dediğim gibi bu rakam, K.K’nın asgari ücret vaadini tutmaması ve dün ki söylediği rakamlara temmuz maaş zammını da eklememize rağmen, memur başına yapılması gereken ortalama ek zam miktarıdır. Toplam 3 milyon memur 500 bin sözleşmeli personel olduğu ve bunların da kadroya alınacağı vaat edildiğine göre bu düzenlemeden en az 2,8 milyon personel yararlanacaktır. Buna göre hesapladığımızda bile bu vaadin bütçeye getireceği ek maliyet miktarı aylık 17 milyar TL, yıllık ise yaklaşık 204 milyar TL’dir. Bu rakam asgari ücretin açlık sınırı olan 10.135 TL’ye çıkarılması durumunda ise açlık sınırı Mayıs ve Haziran’da sabit kalsa bile en az  memur başına 8.000 TL ek maliyet getireceğinden aylık (2.8 milyon*8.000)*12=269 milyar TL eder. Bu da en ez rakam bunu da belirtiyim. Yeter mi tabi ki yetmez, ağanın eli tutulmaz diyerek vaatlerimize devam edelim.

5.Mali Durumu İyi Olmayan Aileye Her Ay 1 Cumhuriyet Altını Verme Vaadi:

Sayın Kılıçdaroğlu seçilmesi durumunda yoksul ailelere cumhuriyet altını verileceğini söyledi. Katıldığı canlı yayında projenin detaylarını anlatan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 4 milyon 150 bin ailenin bu uygulamadan yararlanacağını söyleyerek, "Bir ailenin hiç geliri yoksa ona bir cumhuriyet altını. Geliri yarıysa yarım altın. Geliri 5-6 bin liraysa bir çeyrek altın. Yani geliri asgari ücrete tamamlayacağız." dedi.

Şimdi biz bu rakamın ortalamasını alalım. Bugün itibariyle bir tam altının fiyatı 9.460 TL, yarım altın fiyatı 4.730 TL, çeyrek altın fiyatı ise 2.365 TL’dir. Bu ailelerin de yine orantılı olarak üçtü birinin yani yaklaşık 1,4 milyonunun tam, 1,4 milyonunun yarım ve 1,4 milyonunun da çeyrek altından yararlanma imkânı olduğunu öngörelim. Buna göre altın fiyatları sabit kalsa bile devlete tam altın ödemenin aylık maliyeti 1.400.000*9.460=13.244.000.000 TL yıllık ise yaklaşık 160 milyar TL’dir. Yarım altın ödemenin maliyeti ise aylık 1.400.000*4.730=6.622.000.000 TL yıllık ise yaklaşık 80 milyar TL’dir. Çeyrek altın ödenecek olan ailelerin maliyeti ise aylık 1.400.000*2.365=3.311.000.000 TL yıllık ise yaklaşık 40 milyar TL’dir. Bunları topladığımızda K.Kılıçdaroğlu’nun vaadinin devlete maliyeti minimum 280 milyar TL’dir. Yeter mi, tabi ki de yetmez, o zaman devam, ağanın eli tutulmaz.

6.Ekonomi Politikasında Ortodoks Politikalara Dönme Vaadi:

Sayın Cumhurbaşkanının faiz sebep enflasyon sonuçtur tezi sonrasında uygulanmaya başlanan yeni ekonomi modelinde Merkez Bankası politika faizini %8,5’e indirdi. Hazinenin borçlanma faiz oranı ise 3 Mayıs itibariyle %13,6 olarak açıklandı. Şimdi bu yeni ekonomi model her ne kadar ekonomik saldırılara sebep olsa da şu bir gerçek ki hazinenin çok daha ucuz maliyetli olarak borçlanmasını sağlamaktadır. Çünkü Bankalar Merkez Bankasında %8,5 ile aldıkları parayı üzerine 5 puan kar ekleyerek hazineye satmaktadırlar.

Şimdi Ortodoks politikalara dönüldüğünde reel olarak politika faizinin enflasyondan yüksek olması gerekir. Nisan ayı itibariyle yıllık enflasyon %43,68 olduğuna göre politika faizinin en az %44 olması gerekmektedir. Eğer ki politika faizinde baz alınan enflasyon oranı üretici fiyat endeksi ise bunun da oranı %52,11’dir. Bu rakama göre ise politika faizinin en az %53 olarak belirlenmesi gerekir. Biz yine ortalamadan gidelim ve bu iki enflasyon verisinin ortalamasını alalım yani TÜFE ve ÜFE ortalamasını politika faizinde baz aldığımız veri olarak değerlendirelim. Buna göre enflasyon ortalaması %48 olduğundan politika faizinin en az %49 olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bankaların kendilerini koruma güdüsüyle bunun üzerine en az 5 puan eklediklerini düşünürsek Hazine yıllık %54 oranından borçlanabilecektir. Yani mevcut durumdan tam 40 puan daha yukarı bir orandan.

Şimdi gelelim bunun borçlanmaya etkisine. 2023 yılı bütçesinde faize ödenecek olan para miktarı 560 milyar TL olarak öngörülmüştü. Ancak deprem nedeniyle sadece 3 ayda oluşan açık 250 milyar olduğundan bu rakam sene sonunda en az 1 Trilyon olarak gerçekleşecektir. Çünkü devlet deprem nedeniyle bu bölgeden elde edeceği vergi gelirlerinin birçoğundan mahrum kalacağından ve de depremzedelerin barınma ve iaşe ihtiyaçları ve yeni konutların inşası nedeniyle mecburen borçlanmak zorundadır. Bunun da en az 1 trilyon TL faiz ödemesine neden olacağı kesin. Şimdi yıllık 1 trilyon faiz ödemesi yapacak olan bir devlette borçlanma faizinin 1 puan artması, devletin faiz yükünü 10 milyar TL artıracaktır. Mevcut durumdan 40 puan daha yüksek bir orandan borçlanılması vaat eden bir ekonomi modelinde ise bunun devlete maliyeti 400 milyar TL’dir. Rakamlar ortada aksini ispat eden buyursun. Yeter mi tabi ki de yetmez, o zaman devam, ağanın eli tutulmaz. Ancak yazı uzadığı için şuana kadar vaat edilen 6 kalem için devletin katlanması gereken maliyet 1.329 milyar TL’ye ulaştı hatırlatayım. Ama ağamız zengin nasıl olsa, yeter mi tabi ki yetmez o zaman vaatlere devam!

7.Depremzedelerden Konut İnşası Dolayısıyla Hiç Para Alınmayacak!

Bundan önce CHP’li İBB’nin 2019 seçimlerinde 15.000 sosyal konut vaadinden sizce % kaçı yapılmış olabilir? Bildiniz %0.

2019 seçimlerinde yıllık 20.000 5 yılda 100.000 konut vadeden İBB başkanı sizce toplam kaç konut inşa etmiştir? Sadece 1.354 konut. Yani vaat edilenin %1,3’ünü yapmışlar. Helal olsun en azından hiç yapmamaktan iyidir!

Bu bilgiyi aklınızın bir kenarında tutun lütfen, çünkü konutları zaten yapmayacak olduğundan mı bu vaatte bulunuyor diye düşünmeniz de gerekebilir!

Bugün itibariyle 100 metrekare alanında tek dairelere sahip inşaata ait maliyetleri, İnşaat Hesabı ile hesaplattık. Binada 5 kat bulunmaktadır. Toplam inşaat alanı 646 metrekaredir. Toplam inşaat maliyeti 5.503.169 TL olarak hesaplanmıştır. 100 m² dairenin maliyeti 1.100.633 TL çıkmaktadır. Bu maliyetler başlangıç verilerine göre hesaplanmıştır. Yani başka hiçbir zam gelmeyeceği varsayımı altında hesaplanmıştır. Bunların yanında deprem dolayısıyla altyapı komple değişeceğinden ve yol, kanalizasyon vb gibi maliyetlerde eklendiğinde inşaat maliyeti 100 metrekare için en az 1.250.000 TL etmektedir. Toplam 1 milyon ev yapılacağına göre, depremzedelerin barınma ve iaşe ihtiyaçları hariç sadece çıplak ev maliyetinin devlete getireceği yük miktarı 1.25 Trilyon TL’dir.

8. 100.000 öğretmen ve 100.000 güvenlik görevlisi Alınacağı Vaadi:

Devlette şuan belli meslekler hariç esasen olması gerekenin çok üzerinde memur çalışmaktadır. Devlet kurumlarında esas sorun memur açığı değil bu memurların verimli bir şekilde çalıştırılamaması ve etkin bir şekilde ihtiyaç duyulan yerlerde görevlendirilememesidir. Bundan yıllar önce Sayıştay raporuna da yansıyan öğretmen atamasında 138.000 öğretmenin norm kadro fazlası olduğu, buna karşın 150.000 öğretmen açığı bulunduğu belirtilmekteydi. Yani reel öğretmen açığı esasen 12-15 bin civarındadır.

Hadi bu problemi geçtim, devlet bir istihdam politikası olarak ihtiyaç duymasa da vatandaşlarını memur veya işçi olarak çalıştırabilir. Ancak bunu hangi kaynakla yapacak. Öğretmenlerin ek ders hariç ortalama maaşı 15.000 TL civarındadır. Buna göre 100 bin öğretmen ataması yapmanın aylık maliyeti 100.000*15.000=1.500.000.000 TL yıllık maliyeti ise 18 milyar TL’dir.(bu Temmuz da gelecek olan zam hariç bugünkü maliyet üzerinden hesaplanmıştır, Temmuzda gelecek olan minimum %20-25 zam ile bu maliyet yıllık 25 Milyar TL civarında olacaktır) Yok eğer Sayın Kılıçdaroğlu bu 100.000 öğretmen atamasını 5 yıl içinde yapacaksa zaten mevcut hükümet yıllık en az 20.000 öğretmen ataması yapmaktadır ki boş yere algı operasyonu yaparak halkı kandırmasın.

Diğer 100.000 güvenlik personeli ataması da aynı öğretmen ataması gibidir. Ortalama 15.000 maaş verildiğini baz alırsak 100.000 güvenlik görevlisi atamanın maliyeti yıllık en az 18 Milyar TL’dir. Temmuz zammı buna dâhil değildir. Biraz öncede ifade ettiğimiz gibi eğer ki Temmuz zammı da eklenirse bu maliyet de 25 Milyar civarında gerçekleşecektir.

Öğretmen vaadi ile birlikte toplam maliyeti 50 Milyar TL'dir. Yeter mi? Tabiki yetmez, ağanın eli tutulmaz, o zaman vaatlere devam.

9. FETÖ’cülerin Geri Alınacağı Vaadi:

Başlı başına vatana ihanet sayılacak olan böyle bir vaadin verilmesini bile insanın havsalası almıyor. Gerçi HDP’ye Sırrı SAKIK’ın deyimiyle kapalı kapılar ardında ÖCALAN’a af dahil, özerklik, kayyum atamasının olmayacağı, Suriye ve IRAK’tan çekileceği ve operasyonların sona erdirileceği vaadini veren bir kişi için bu vaat çok da garipsenmemeli. Esas garip olan böyle bir vaadi batı ülkelerinde vermesi durumunda bırakın başkanlığa aday olmayı dışarı da bu kadar serbest gezdirirler mi, takdiri size bırakıyorum.

Neyse biz ekonomik maliyetine dönelim. Bugüne kadar FETÖ ile mücadelede 100 binin üzerinde FETÖ’cünün devlet ile ilişkisi kesildi. FETÖ’cüler daha önceleri paranın döndüğü yerlerde ve kariyer mesleklerde en az %30-35 oranında kadrolaşmışlardı. Atılan 4.500’ün üzerindeki Hakim ve Savcı bunun en bariz örneğidir. Askeriye, Müfettişlik ve Uzmanlık gibi meslekler de eklendiğinde bunların devletin etkin olduğu kadrolarına ne kadar yerleştiğini görebiliyoruz. Dolayısıyla bunların devlete geri alınması devletin bekasını riske atacağı gibi mali olarak da çok büyük bir maliyet getirecektir. Bir Hâkim ve Savcının maaşı 50.000 TL’dir. Sadece 4.500 Hakim ve Savcının geri alınması ise devlete yaklaşık 3 Milyar TL ek maliyet getirmektedir. Geri kalan personelin ortalama maaşının en az 20.000 TL olduğunu göz önüne alırsak (95.000*20.000)*12=22.8 Milyar TL eder.

Yani FETÖ’cü hainlerin geri alınmasının devlete minimum maliyeti Temmuz zammı hariç bugün ki maliyetlerle en az 26 Milyar TL’dir. Sayın Kılıçdaroğlu hızını alamayıp geçmişe yönelik de 7 yıllık maaşlarını ödemeye kalkarsa, devlete bugünkü değerle en az 210 Milyar TL daha ek yük getirecek ve toplam maliyeti 240 milyar TL’ye çıkaracaktır.

 SONUÇ:

Bu ülkede yalan söylemenin ve vaatte bulunup yerine getirmenin bir bedeli olmadığı sürece siyasiler halkı daha çok kandırır. Hatta öyle ki vatana ihanet sayılacak olan vaatler bile bir şekilde topluma kabul ettirilebilir. Dilin kemiği yok, nasıl olsa vaat etmenin ve vaat ettiği şeyi tutmamanın da bir maliyeti yok. Ver verebildiğin kadar öyle değil mi?

Ancak seçmenin kişisel ve anlık kızgınlıklarla değil daha geniş açıdan bakarak karar vermesi ülkemizin bekası açısından en sağlıklı olanıdır. Bir tarafta bütün hatalarına rağmen verdiği her sözü tutan bir lider diğer tarafta ise bugüne kadar verdiği neredeyse hiçbir sözü tutmamış, dün dediğini bugün yalanlayan ve bundan da hiç utanmayan bir siyasi figür.

İsterseniz bugüne kadar CHP’nin verip de tutmadığı sözlerin bir kısmına bir bakalım;

  1. Çiftçilere bedava traktör verileceği vaadi, CHP’li Özgür ÖZEL’in deyimiyle tutmak için değil “çarpıcı olsun diye verilmiş bir vaattir” ve bugüne kadar bu nedenle hiçbir çiftçiye bir tane bile traktör verilmemiştir.
  2. İstanbul’a 15.000 sosyal konut yapılacağı vaadi, maalesef tatil beldeleri, balık lokantaları ve çeşitli görüşmeler nedeniyle yapılan umre ziyareti ile seçim mitingleri dolayısıyla hiçbir sosyal konut yapmaya fırsat bulunamamıştır. Yani yapılan konut sayısı SIFIR, teslim edilen Konut sayısı SIFIR dolayısıyla sonuç SIFIR.
  3. 5 yılda İstanbul’a 100.000 konut yapıp kentsel dönüşüm sağlanacağı vaadi: bugüne kadar 4,5 yılda yapılan toplam konut sayısı 1.354’tür. Vaat edilenin gerçekleşme oranı %1,3, yani verilen sözün ancak %1’ini gerçekleştirebilmişler. Oysaki reklama ve sözde sanatçılara ayrılan kaynak konuta ayrılsaydı bugün binlerce İstanbullu konut sahibi olacaktı.
  4. Öğrencilere bedava ulaşım imkânı ve bedava servis sağlanacak vaadi: öğrencilere bedava ne servis ne de toplu ulaşım sağlanmadığı gibi ulaşım ücretlerine de zam yapılmıştır.
  5. İBB'de hiç kimsenin işten çıkarılmayacağına dair "NAMUS SÖZÜ" verilmiştir, sadece İBB'ye ait şirketlerden çıkarılan personel sayısı 15.000'i geçmiştir. Allah'tan "NAMUS SÖZÜ" vermişti, bir de şimdiki gibi normal söz verse galiba personel bırakmayacakmış.

Bu ve buna benzer birçok gerçekleşmeyen vaatler göstermektedir ki bu zihniyet bir şey yapmak derdinde değildir. Sadece vaat ile insanların ekonomik sıkıntı ve kızgınlıklarından istifade ederek algılarla oynamaktadır. Bugün İBB ve İzmir başta olmak üzere birçok CHP’li belediye borç batağındadır. Hatta öyle ki birçok CHP'li belediyede kısa vadeli borçların tutarı (bir yıl içinde ödenmesi gereken borç miktarı) belediyenin bir yıllık gelirinin 2 katından fazladır. Tüm bu veriler göstermektedir ki CHP lideri ve sahip olduğu belediyeler algıyı olgunun önüne geçirerek işlerini yürütmektedirler.

Ancak kendisine hatırlatmak isteriz ki gerçeklerin er ya da geç ortayla çıkma gibi bir alışkanlığı vardır. Şu ana kadar sadece 9 vaadin toplam maliyeti 3 Trilyon TL’dir. 2023 bütçesi ise 4.5 Trilyon TL’dir ki bunun da deprem öncesi en az 600 milyar TL’si açık ve borçlanma ile kapatılacaktı. K. Kılıçdaroğlu ise 3 trilyon EK MALİYET vaat ediyor ki, bu vaatlerin mevcut durumda gerçekleştirilmesi imkansızdır.

O zaman kendisine haklı olarak sormak gerekiyor sen bu vaatlerini hangi kaynak ile gerçekleştirmeyi planlıyorsun? Eğer ki Londra’daki tefecilerden elde edeceği 300 Milyar Dolarlık “TEMİZ YATIRIMLA!!!” ise bunun da şimdiden olmayacağını kendisi bizzat itiraf etmeye başladı. Sanki hemen seçilir seçilmez 300 Milyar Dolar gelecekmiş gibi bir algı oluşturulmasına rağmen önce 5 yıl içinde gelecek denildi daha sonra da 10 yıl içinde yapılacak olan ve %20’si de kamu kaynaklarından yapılacak olan yatırımla denildi. Yani gelecek olan?!! 300 milyar dolar hemen gelmeyecek, gelirse en erken 10 yıl içinde gelecek, o da %20’si kamu kaynaklarından yapılacağı için 240 Milyar Dolar olarak gelecek?!? Yersen!

Öncelikle Sayın Kılıçdaroğlu’nun tefecilerin sözde yapacağı 300 Milyar  Dolar yatırıma TEMİZ YATIRIM?!? demek insanın sidik ile abdest almasına benzer ki bunla namaz kılınmaz. Çünkü faiz ve tefecilik insanlığı sömüren en kötü legal bir Yahudi sistemidir ki bugün ülkemizde ve dünyada yaşanan sıkıntıların en büyük sebeplerinden biri budur. Hadi diyelim ki paranın dini olmaz biz onların KATAR yatırımlarına yaptığı gibi algı yapmayalım, buyursun gelsin bu para. Ancak Müslümanın Müslümana bırakın 300 Milyar Doları 1 Milyar TL bile vermediği günümüz dünyasında bu yatırımın karşılığında ne verilecek? Karadeniz Gazımız mı satılacak? Akdeniz’deki haklarımızdan mı vazgeçilecek? Libya’dan ve Suriye’den mi çekileceğiz? Irak ve Suriye’deki terör operasyonlarından mı vazgeçilecek ve terör devletçiği kurulmasına izin verilecek? Rusya ile yürütülen denge politikasından vazgeçilerek batının mayın eşeği gibi Rusya üzerine mi sürüleceğiz? Son 300 yılda olduğu gibi yine Rusya ile arayı bozup onların menfaati için savaşa mı gireceğiz?  

Aslında sayın Kılıçdaroğlu’nun HDPKK ve FETÖ’cüler ile yaptığı ortaklık ve Batı dünyasına açıkça Rusya politikasında Batı yanlısı tavır alacağız sözleri, batıya neyin karşılığı ne vaat ettiğinin açık göstergesi. Ancak biz yine de rakamlar üzerinden gidelim ve bu kadar para bırakın 10 yılı, bir yıl içinde gelecek bile olsa, yetmeyecektir. Bunu rakamlarla yukarıda ispat ettik. Üstelik yukarıdaki rakamlar yıllık maliyet olup birikimli maliyet bunun kat kat üzerindedir.

Eğer ki yine algı operasyonu olan 418 Milyarlık TL'lik yatırımları sanki çalınmış gibi göstererek bunla yapacağını söylüyorsa, ona sormak lazım, eğer bu kadar para çalındı ise yaklaşık 20.000 km bölünmüş yol, İstanbul Hava Limanı, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Çanakkale 18 Mart Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu başta olmak üzere otobanlar ve daha sayamayacağımız birçok yatırım neyle yapıldı? Eğer bunlar para ile yapıldıysa, kardeş doğruyu itiraf et ve 418 Milyar Dolar çalınmış gibi algı yapma. Buradan ekmek çıkmayacağını elbette biliyorsunuz. Üstelik tahkimi kabul etmiş ve birçoğu yabancı ortak ile yürütülen bu yatırımlara zarar verilmesi durumunda, nasıl yabancı yatırımcı çekeceksiniz? Bu da tam bir çelişki olarak ortada durmaktadır.

Sözün özü, diğer vaatlerine bakılmasa bile sadece bu 9 vaat bile devleti batırmaya yeter de artar. Bu vaatlerin sonucu ya HİPERENFLASYONDUR veya devletin İFLAS edip MORATORYUM ilan etmesidir. Aksini ispat eden buyursun her türlü ispat etmeye varım.

Hele ki teröristlere af, özerklik, NATO çerçevesinde Rusya ile aranın bozulması vb gibi vaatler de eklendiğinde, insan kendine soramadan edemiyor: Ya sen kime hizmet ediyorsun arkadaş? Türkiye diyorsan bu söylediklerin bizim menfaatimize değil!

Tercih milletin, gerçeklere mi yoksa algılara mı oy verecek onu kendisi belirleyecek. Sonuçta bir millet neye layık ise o şekilde idare edilir. Bekleyip göreceğiz.

Saygılarımla...

M. Hamza DEMİRALP

TABLODA YUKARIDAKİ VAATLERİN TOPLAM MALİYETİ TOPLU HALDE VERİLMİŞTİR

Verilen Vaatlar

Maliyeti

1.Bayramda 15.000 TL verileceği Vaadi

16 Milyon Emekli olduğundan 15.000*16 Milyon= 240 Milyar TL

2.Gençlere ÖTV’siz Araba Vaadi

Araba satışları geçen sene ile bile bütçede öngönülen ÖTV miktarı 204 Milyar TL’dir. Ancak bu durum KDV’yi de etkilemektedir. Yani bu kadar ÖTV’den vazgeçmek 37 Milyar TL KDV’den vazgeçmeyi gerektiğinden toplam maliyeti 241 Milyar TL olacaktır.

3.Gençlere ÖTV’siz Cep Telefonu Vaadi

Geçen seneki satışlar üzerinden hesaplandığında en az 15 Milyar ÖTV ve 3 Milyar TL KDV’den vazgeçmeyi gerektirdiğinden toplam 18 Milyar TL Maliyeti olacaktır.

4.En Düşük Devlet Memuru Maaşının Asgari Ücretin 2,5 Katına Çıkarılması Vaadi

3 Milyon memur ve 500 bin sözleşmeli personel olduğu ve sözleşmelilerin de kadroya alınacağı vaat edildiği ve memurların %80’inin bundan yararlanacağı göz önüne alındığında en az 204 Milyar maliyet ortaya çıkmaktadır. Ancak Kılıçdaroğlu asgari ücreti açlık sınırının üzerine çıkaracağını vaat ettiğinden Temmuz ayındaki zammı da eklesek dahi minimum 269 Milyar TL maliyet ortaya çıkmaktadır.

5.Mali Durumu İyi Olmayan Aileye Her Ay 1 Cumhuriyet Altını Verme Vaadi

4 milyon 150 bin kişinin yararlanacağı ifade edilen bu vaadin 1,4 milyonuntam altın, 1,4 milyonun yarım altın ve 1,4 milyonunun çeyrek altın üzerinden hesaplanması durumunda dahi, altın fiyatları sabit kalıp hiç artmasa bile devlete yıllık en az 280 milyar TL maliyeti olacaktır.

6.Ekonomi Politikasında Ortodoks Politikalara Dönme Vaadi

MB %8,5 ile piyasaya para verirken Bankalar devlete %13,6 ile borç vermektedir. Ortodoks politikalara dönmek demek enflasyonun üzerinde faiz oranı reel olmak zorundadır. Yani enflasyonun üzerinde faiz oranı belirlenmesi gerekmektedir. ÜFE ve TÜFE ortalaması %48 olduğuna göre MB politika faizinin en az %49’a yükseltileceği, bankalarında buna en az 4-5 puan kar marjı koyduğu göz önüne alındığında %53-%54 bandına geleceği aşikardır. Yani mevcut faiz oranından tam 40 puan yukarıda. Faizlerin 1 puan artmasının devlete maliyeti 10 milyar TL olduğundan bu politikanın uygulanması durumunda yıllık faiz gideri tam 400 milyar TL artacaktır.

7.Depremzedelerden Konut İnşası Dolayısıyla Hiç Para Alınmayacak

100 m² dairenin maliyeti 1.100.633 TL çıkmaktadır. Bu maliyetler başlangıç verilerine göre hesaplanmıştır. Yani başka hiçbir zam gelmeyeceği varsayımı altında hesaplanmıştır. Bunların yanında deprem dolayısıyla altyapı komple değişeceğinden ve yol, kanalizasyon vb gibi maliyetlerde eklendiğinde inşaat maliyeti 100 metrekare için en az 1.250.000 TL etmektedir. Toplam 1 milyon ev yapılacağına göre, depremzedelerin barınma ve iaşe ihtiyaçları hariç sadece çıplak ev maliyetinin devlete getireceği yük miktarı 1.25 Trilyon TL’dir.

8.100.000 öğretmen ve 100.000 güvenlik görevlisi Alınacağı Vaadi:

Ortalama 15.000 TL maaş alan öğretmen ve güvenlik personelinin yıllık SGK ve vergi hariç net maliyeti Temmuz zammı hariç 36 Milyar TL olacaktır. Temmuz ayında %20-25 bandında bir zam geleceği öngörüldüğünde bu maliyet yıllık en az 45 Milyar TL olacaktır.

9.Atılan FETÖ’cüleri geri alınacağı vaadi

Bugüne kadar Devletten 100.000’inin üzerinde FETÖ’cü temizlenmiştir. FETÖ’cülerin 4.500 kadarı Hâkim ve Savcı bir çoğu da Müfettiş ve Bakanlık Uzmanı, Asker ve Polis gibi maaşı diğer kamu personeline göre daha yüksek maaşa sahip mesleklerde çalışanlardan oluşmaktadır. Aylık Sadece Hâkim ve Savcıları geri almanın maliyeti yıllık 3 milyar TL’dir. Diğer mesleklerin ortalama maaşı 20.000 TL olarak bile kabul edilse yıllık devlete maliyeti yaklaşık 23 milyar TL tutmaktadır. Yani FETÖ’cüleri geri almanın 2023 Mayıs ayı rakamlarına göre yıllık devlete maliyeti yaklaşık 26 Milyar TL’dir. Üstelik bu rakama Temmuz zammı dahil değildir. Bu zam da eklendiğinde yıllık maliyet 30-35 milyar civarında olacaktır. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu hızını alamayıp FETÖ’cülere 2016’dan bu tarafa geçmişe yönelik 7 yıllık bir ödeme de yaparsa bunun da maliyeti bugünün rakamlarıyla yaklaşık 210 Milyar TL tutmaktadır. FETÖ’cülerin geri almanın vatana ihanet boyutu hariç devlete maliyeti en az 240 Milyar TL olacaktır. Halep ordaysa arşın burada aksini ispat edebilen çıksın karşımıza.

Kılıçdaroğlunun sadece 9 vaadinin bu ülkeye maliyeti en az 3 Trilyon TL’dir. Bu kadar bol keseden vaat veren adama sorarlar, sen bu vaatleri ne ile gerçekleştireceksin? Kaynak nerede? Daha diğer vaatlere sıra gelmeden bu vaatlerin sonucu ülkeyi ya hiperenflasyona veya iflasa götürür. Aksini ispat etmek isteyenle her türlü tartışmaya varım.

Bugüne Kadar Verilen Vaatler

Tutulup Tutulmadığı

Çiftçiye Bedava Traktör Vereceğiz

CHP’li Özgür ÖZEL’in deyimiyle bu vaat çarpıcı olsun diye söylenmiştir, tutulması için verilen bir vaat değildir. Bu nedenle bugüne kadar verilen toplam traktör sayısı SIFIR, rakamla yazmak gerekirse 000.

İstanbulu 15.000 Sosyal Konut yapacağız

Gerçekleşen sosyal konut sayısı SIFIR, rakamla yazmak gerekirse 000.

5 yılda istanbula 100.000 Konut Yapacağız

Bugüne kadar yapılan konut sayısı, 1354, yanı verilen sözün %1,3’ünü gerçekleştirmiş.

Hiç kimseyi işten atmayacağız NAMUS SÖZÜ veriyorum. K.KILIÇDAROĞLU

Sadece İBB’den atılan işçi sayısı 15.000 kişinin üzerindedir. İnsanların sosyal medya beğenileri baz alınarak gereksiz bir şekilde işten atıldığı ve yerine FETÖ’cü ve PKK iltisaklıarının alındığı resme belgelerle ispatlanmıştır. NAMUS SÖZÜ verdiğinde bunu yapan normal söz verirse ne yapar siz düşünün.

İstanbul’da öğrencilere ücretsiz ulaşım sağlayacağız

Bugüne kadar ücretsiz ulaşım sağlanan tek bir öğrenci olmamıştır.

İstanbulu metro ağıyla donatacağız

%80’i tamamlanan metroları bile bitiremeyen, PENDİK’teki metro istasyonunu Hafriyat kamyonları ile kapatan, buna karşın İBB’yi 500 milyon Euro metro yapacağım diye borçlandıran bir yönetim.

Öğrencilere Bedava servis (diğer vaat toplu ulaşımın bedavası idi bu ayrıca okula gidip gelmek için bedava servis sağlama)

Bugüne kadar bedava servis sağlandığı görülmemiştir.

Gerçeklerin er ya da geç ortayla çıkma gibi bir alışkanlığı vardır. Tüm bu veriler göstermektedir ki CHP lideri ve sahip olduğu belediyeler algıyı olgunun önüne geçirerek işlerini yürütmektedirler. Ancak ne kadar algı yaparlarsa yapsınlar gerçekler acı bir şekilde eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Tercih milletin, gerçeklere mi yoksa algılara mı oy verecek onu kendisi belirleyecek. Sonuçta bir millet neye layık ise o şekilde idare edilir. Bekleyip göreceğiz.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ