Albert Pike, Guide Stone, Denver Havaalanı ve Pagan-Yahudi Emperyalizmi

Albert Pike, Guide Stone, Denver Havaalanı ve Pagan-Yahudi Emperyalizmi

Aytunç Altındal, Ertan Özyiğit ve Abdullah Çiftçi başta olmak üzere bir çok değerli insan tarafından dile getirilen ezoterik (gizemli) örgütler ve bunların planlarını bugünlerde daha sık duymaya ve dinlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Başta yukarıda saydığım gazeteci ve stratejistler olmak üzere bu konuda kafa yoran ve fikir veren insanların daha fazla kamuoyu tarafından dinlenilmesi, insanların aydınlanmasına ve belki de köprüden önceki son çıkıştan çıkarak insanlığın kurtulmasına vesile olabilir.

İbni Haldun’un yaklaşık 700 yıl evvel dediği gibi organize olmuş olan azınlık organize olmamış olan çoğunluğa hükmeder. Bu dünyada en organize olmuş olan azınlık grup Yahudilerdir ve belki sayısı 50 milyon bile olmamasına ve İsrail dışında hemen hemen tüm dünyaya dağılmış azınlık olmalarına rağmen, bugün dünya bu Yahudi azınlık tarafından yönetilmekte, daha doğrusu sömürülmektedir. İnsanlığın ve özellikle de Müslümanların ayağa kalkabilmesi ve kurtulabilmesi için bu pagan-yahudi azınlığın planlarından haberdar olmaları ve buna uygun organize bir plan dahilinde mücadele etmeleri gerekmektedir.

Ancak bunun için öncelikle yapılması gereken özellikle Ertan ÖZYİĞİT’in ve Abdullah ÇİFTÇİ beylerin konuşmalarında sıklıkla bahsettiği hususların iyi anlaşılması, insanlığın nereye gittiğini görmesi, planlanan oyunun ne olduğunu bilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ben bu yazıyı okuyan arkadaşlardan özellikle istirhamım, Ertan ÖZYİĞİT ve Abdullah ÇİFTÇİ beyin videolarını izlemeleri, hatta yapabilenlerin altyazılı olarak anlatılanları başta Arapça ve İngilizce olmak üzere diğer dillere çevirmeleri ve bu videoları yerli ve yabancı insanlarla paylaşarak topyekün bir uyanışa vesile olmalarıdır. İşte bu yazımızda biz de Ertan Bey tarafından sıklıkla anlatılan Albert PIKE, Denver Havalimanı ve Georgia Guide Stone (Georgia Rehber Taşlarını) toplu halde derleyip anlatmaya çalıştık. Umarım okuyanlar için faydalı olur.

Albert PİKE  ve Mektupları

1809 Yılında Boston’da dünyaya gelen Albert Pike, 6 kardeşli ailenin en büyük çocuğudur. 1825 yılında Harward Üniversitesinden sonra eğitmen olarak bir süre görev yapmıştır. Eğitim verdiği bu süreçte radikal düşünceleri sebebiyle 1850 yılında Masonlara ait düşünce kuruluşlarının dikkatini çekmiş ve seminerler vermesi için Mason localarından ayrı faaliyet gösteren diğer Mason derneklerinden davet almış ve uzun süreler bu derneklerde seminerler vermeye devam etmiştir.

Mason derneklerinde verdiği ders, konferans ve seminerler önünü açmış ve 9 yıl sonra hızlı bir şekilde Mason derecelerini tırmanarak ve Şövalye ünvanını elde etmiştir. 1859 yılına gelindiğinde ise Albert Pike Mason Üstadı olarak görev yapmaya başlamıştır.

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Ritinin efsanevi ismi sayılan ve Mason Locası Ana Yüksek Şuranın 1859-1891 yılları arasındaki Hakim Büyük Amirliği görevini yürüten Pike, Masonluk hakkında Morals and Dogma isimli bir eser de yayınlamıştır. Pagan-Yahudiler gibi büyü ile de uğraştığı bilinen Albert Pike, 1871 yılında karanlık İlluminati’nin o dönem ki lideri olan Giuseppe Mazzini’ye bir mektup yazmıştır. Bu mektup iddialara göre Albert Pike’ın “Lucifer” yani büyük Şeytan’dan aldığı bilgilerle yazılmış önemli kayıtlardan oluşmaktadır.

1950 yılında emekli İngiliz İstihbarat subayı olan William Guy Car tarafından British Museum’da Masonluk üzerine araştırmalar yaparken bulduğunu iddia etmiştir. Daha sonra “Quoted in Satan: Prince of This World” isimli bir kitap kaleme alan Car, bu mektubu kitabında yayınlamıştır ve Pike’ın mektubu bu şekilde dünya kamuoyuna yayılmış ve büyük yankı uyandırmıştır.

Bazılarına göre bu mektuplar Pike’a ait değildir. Çünkü onlara göre mektupta yer alan yazı üslubu ile Pike’ın kitaplarında yer alan yazı üslubu oldukça farklıdır. Mektupta bazı tutarsızlıklar yer almaktadır ve onların yorumuna göre bu mektup istihbarat subayı William Guy CAR tarafından kitabı ilgi çeksin diye ortaya atılan bir iddiadan ibarettir.

Ancak mektupta anlatılanlar o kadar ilgi çekicidir ki birçok insan tarafından hala acaba gerçek olabilir mi diye sorgulanmaya devam edilmektedir. Ancak büyü ile uğraşması, 1950’li yıllardan bu yana Pagan-Yahudi Ailelerin ifsat faaliyetlerinin mektupta belirtilen hususlar ile birebir tutarlı olması, ister istemez bu mektubun gerçek olma ihtimalini düşündürtmektedir. İsterseniz mektubu aynen vererek daha sonra hep birlikte yorumlayalım. Albert Pike’ın Giuseppe Mazzini’ye bir mektup:

“Aydınlanmacı düşüncenin amacına ulaşması için öncelikle bir dünya savaşı çıkarmalıyız. Bu sebeple; Rusya'da Çar'ı (Çarlığı) zayıflatıp, ateizmi ve Komünizmi hakim kılmalıyız. Casuslar vasıtasıyla Britanya İmparatorluğu ve Alman İmparatorluğu arasında gerginliği körükleyerek savaşa zemin hazırlamalıyız ve çıkaracağımız Birinci Dünya Savaşı sonrası, Komünist düzeni iyice inşa etmeliyiz ki, tüm hükûmetleri yıkabilelim ve tüm dini düzenleri zayıflatabilelim. Ardından İkinci Dünya Savaşı'nı çıkarmalıyız ve bunu gerçekleştirmemiz için; Faşistler ve Siyonistler arasında savaşla sonuçlanacak bir gerginlik oluşturmalıyız. İsimleri Nazi olacak olan Faşistleri, savaş sonunda yok etmeli ve savaş sonrası Filistin'de Yahudilerin ana unsur olacağı İsrail Devleti'ni kurmalıyız. İkinci Dünya Savaşı sürecinde Uluslararası Komünizm mutlaka Hristiyanlığı dengeleyecek bir güce ulaştırılmalı. Toplumlara ölçülü bir şekilde Son Çöküşü yaşatacağımız zamana kadar bu denge bizim için gereklidir. Üçüncü Dünya Savaşı'nı çıkarmamız için; İslam Dünyasının liderleri ve Siyonistler arasında ajanlarımız vasıtasıyla, ayrı düştükleri konular üzerinden gerginlik çıkarmalıyız ve bu savaş, Müslüman Arap Dünyası ve İsrail Devleti'nin birbirlerini yok edecekleri şekilde dizayn edilmeli. Bu hengame içinde diğer milletleri bu konuda, fiziksel, ahlaki, ruhsal ve ekonomik olarak çökmeleri için mücadeleye zorlamalıyız. Her şeyi yok etmek ve yıkmak isteyen Nihilist kitlelerin ve Ateistlerin önlerini açmalıyız ve müthiş bir sosyal çöküş provoke etmeliyiz ki böylece bu kanlı kargaşa ve vahşetin doğurduğu korku içinde mutlak ateizm etkisi ortaya çıksın. Böylece insanlar her yerde vahşi devrimci azınlığa karşı kendilerini savunmak zorunda kalacaktır. Daha sonra İnsanlık Medeniyeti, bu vahşi yok edicileri imha edecek. Birçok kişi Hristiyanlık'ta hayal kırıklığı yaşayacak. İnsanların kimileri bu sürecimiz tamamlandığında artık herhangi bir kutsal kitabı veya herhangi bir kişiyi yol gösterici olarak seçmek yerine Deizm'i tercih edecek. Ama bir düşünceden ötürü endişe duyacaklar. Bu endişelerinin sebebi; nereye itaat edecekleri, neye yönelecekleri, hangi felsefenin ve hangi hukuk kurallarının uygulanacağı konusu. Bizler bu aşamada evrensel bildiriler yoluyla Lucifer'ın Saf Doktrininin ışığını insanlara vereceğiz. Bu doktrin, sonunda tüm insanlık içinde Genel Dünya Görüşü haline gelecek ve ona teslimiyet içinde olacaklar. Hristiyanlık ve ateizmin fethedilmesi ve aynı zamanda yok edilmesinden sonra insanlık evrensel dünya görüşünü kabul edince buna karşı birtakım Muhafazakar hareketler ortaya çıkacaktır.”

Mektupta anlatılanlar oldukça dikkat çekicidir. Eski bir Mason üstadı olan ve iddialara göre Aydınlanma cemiyeti olan İlluminati’yi değil, karanlık şeytani örgüt İlluminati’yi sistematize eden Albert Pike’a ait olduğu iddia edilen mektubu okuduğunuzda 1. 2. ve 3. Dünya savaşları hakkında bilgi verdiğini, 1. ve 2. Dünya savaşlarının tüm detaylarını o savaşlar çıkmadan önce anlattığını, hatta 2. Dünya savaşının fitilini ateşleyen “Nazi” hareketinin dahi isimlerini söylediğini görmekteyiz. 1. ile 2. Dünya savaşları hakkında söyledikleri gerçekleşen bu mektup acaba gerçekten şeytan (aleyhil laneh) ile irtibat kurduğunu söyleyen Albert Pike’ya aittir?

Böyle bir mektup kaleme almış mıdır bilmiyoruz ama yukarıda okuduğunuz sözde mektubun satırlarında anlatılan 1. ve 2. Dünya savaşlarının tam da anlatıldığı gibi gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ayrıca başta Pagan-Yahudi kökenli aileler olmak üzere, Yahudilerin uşağı olan masonların da büyü ile uğraştıkları bilinmektedir. Lanetli şeytan ile sanki işbirliği yapmışçasına insanlığını ifsat eden ve kendilerini yeryüzünün (haşa) efendisi ve sahibi gibi gören bu alçakların kendi menfaatleri için yapamayacakları iş yoktur. Necip Fazıl’ın deyimi ile kendi yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen organize ve şeytani grup bugün dahi aynı amaçlar için uğraşmaktadır. Mektupta yazılan insanlığın deist yapılma süreci bugün Müslüman dünyasında dahi süratli bir şekilde gelişmektedir. Yaklaşık 1000 yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmış olan necip milletimizde dahi kendini deist olarak ifade edenlerin sayısı maalesef azımsanmayacak sayılara ulaşmıştır.

Bu nedenle söz konusu mektubun 1950’li yıllarda ortaya çıktığı ve CAR’ın bu mektubu kitabının ilgi çekmesini sağlamak için uydurduğu, 1. ve 2. Dünya savaşları zaten bitmiş olduğu için bunları kitabının ilgi görmesi için uydurduğu düşünülse dahi, bu tarihten sonra yapılacak olanların ifade edildiği kısmın adım adım gerçekleştirilmeye çalışıldığı bugün daha net anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile söz konusu organize şeytani aklın sanki mektupta belirtilen amaçlar uğrunda çalışmaya, ABD dolarının üstüne de aynen yazdıkları gibi başladıkları ifsat işini tamamlamaya çalıştıkları açıkça görülmektedir. Bu nedenle bu mektubun gerçek bir mektup olma ihtimali de hiç de yabana atılır bir ihtimal değildir.

Bugün korona virüs ile başlattıkları yeni sürecin sonunda kuvvetle muhtemeldir ki mektupda ifade ettikleri ve Türkiye'nin içerisinde bulunduğu 3. Dünya Savaşına doğru insanlık çekilmeye çalışılmaktadır. Bekleyip göreceğiz. En doğrusunu Rabbim bilir...

Guidestone veya Rehber Taşları

Özellikle Ertan ÖZYİĞİT tarafından sıklıkla dile getirilen ve ABD’nin Georgia eyaletinde bulunan Guidestone veya rehber taşları, gerek yaptıran kişilerin gizemli kimlikleri gerekse de üzerinde yazılı olan hususlarla ilgili olarak dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir. İsterseniz Ertan hocanın anlatmış olduğu bu taşları kısaca özetleyerek yukarıda yer alan Albert Pike’ın mektubu ve Denver Havalimanı ile olan ilişkisini hep birlikte yorumlayalım.

Georgia Guidestones, 1980 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Georgia eyaletindeki Elbert County'de inşa edilen granit bir anıttır. Anıt deniz seviyesinden yaklaşık 230 m yükseklikte, Atlanta'nın yaklaşık 90 mil (140 km) doğusunda yer almaktadır. Anıt Elberton şehrinin en yüksek noktasına inşa edilmiştir. Yapıya sekiz modern dilde 10 kılavuzdan ilke yazılmıştır ve yapının tepesine dört eski dil senaryosunda daha kısa bir mesaj yazılmıştır. Anıtın yapılış hikayesi ve içinde bulundurduğu gizem ise bir hayli ilginçtir.

Haziran 1979'da, Robert C. Christian takma adını kullanan bir adam, "küçük bir sadık Amerikalı grubu" veya "Altın Çağ'ı arayan bir grup Amerikalı." adına Elberton Granit Kaplama Şirketi'ne bu yapıyı yaptırmak isteğini belirtir. Christian, taşların pusula, takvim ve saat olarak işlev göreceğini ve felaket olaylarına dayanabileceğini söyler. Elberton Granite'den Joe Fendley, Christian'ı kılavuz çizgilerin ek araçlar ve danışmanlar gerektireceğini açıklayarak, şirketin yaptığı herhangi bir projeden 3 kat daha yüksek bir fiyat isteyerek onu caydırmaya çalışır. İşin garibi Christian pazarlık bile etmeden teklifi kabul eder. Anıtın bedeli dünyanın çeşitli yerlerinden eft yapılarak ödenecektir. Ödeme düzenlenirken, R.C.Christian 20 yıldır kılavuzları planlayan ve anonim kalmayı amaçlayan bir grubu temsil ettiğini açıklar. İşin ilginç tarafı ödemeler dünyanın farklı yerlerinden yapılan EFT ile ödendiği gibi, R.C.Christian şirket ile temasında da hiçbir zaman aynı şehirden iki defa görüşmemiş ve her görüşmeyi ayrı bir şehirden yapmıştır.

Christian, kılavuz taşlardan oluşan bir ölçek modeli ve on sayfa özellik sunar. Beş dönümlük arazi Christian tarafından 1 Ekim 1979'da çiftlik sahibi Wayne Mullinex'ten satın alınır. Mullinex ve çocuklarına, kılavuz taşları alanında ömür boyu sığır otlatma hakları verilir. R.C. Christian daha sonra arazinin mülkiyetini ve kılavuz taşlarını Elbert İlçesine devreder. Anıt, 22 Mart 1980'de, 400 kişilik bir izleyici kitlesinin önünde açılır.

Anıtın özelliklerine gelince: anıtta biri merkezde, dört tanesi kenarlarda toplam 5 levha bulunur. Astronomik olarak hizalanmış beş levhanın üstünde bir kapak taşı bulunmaktadır. Yapının batısında kısa bir mesafede toprağa yerleştirilen ek bir taş tablet, kılavuz taşların tarihi ve amacı hakkında bazı notlar vermektedir.

Dört dış taş, 18.6 yıllık ay düşüş döngüsünün sınırlarını işaretlemek üzere yönlendirilmiştir. Orta sütun, bir taraftan diğerine bir açıda delinmiş bir deliğe sahiptir ve bu delik, konumu zamanla çok kademeli olarak değişen bir yıldız olan Kuzey Yıldızı görülebilir. Aynı sütun, Güneş'in gündönümü ve ekinoksları ile hizalanmış bir oyuğa sahiptir. Kapak taşındaki 7⁄8 inç (22 mm) diyafram, her gün öğle saatlerinde bir güneş ışınının geçmesine izin verir ve merkez taşında yılın gününü gösteren bir ışın parlar.

Anıtın birkaç metre batısında, zemine düz bir ek granit defteri yerleştirilmiştir. Bu tablet, üzerinde kullanılan yapıyı ve dilleri tanımlar, taşların boyutu, ağırlığı ve astronomik özellikleri, kurulduğu tarih ve projenin sponsorları hakkında çeşitli gerçekleri listeler. Ayrıca tabletin altına gömülü bir zaman kapsülünden bahseder ve buradan altı metre aşağıda yer alan kapsül, bir gün açılacak yazar. Ancak kapsülün gömüldüğü ve açılacağı tarihleri ​​doldurmak için ayrılan taş üzerindeki boşluklar yazılı değildir, bu nedenle zaman kapsülünün yerleştirilip yerleştirilmediği belirsizdir.

On kılavuz ilkeden oluşan bir mesaj, Georgia Guidestone üzerinde sekiz büyük dilde, dört büyük dik taşın her yüzünde birer dilde olacak şekilde işlenmiştir. Kuzeyden yapının etrafında saat yönünde hareket eden bu diller: İngilizce, İspanyolca, Svahili dili, Hintçe, İbranice, Arapça, Geleneksel Çince ve Rusça. Bu 8 dilde yazılan ilkeler ise şunlardır;

1. İnsanlığı doğa ile sürekli dengede 500.000.000 altında tutun.

2. Üremeyi akıllıca yönlendirin - zindeliği ve çeşitliliği artırın.

3. İnsanlığı yaşayan yeni bir dil ile birleştirin.

4. Tutku - inanç - gelenek - ve her şeyi yönetin.

5. İnsanları ve ulusları adil yasalar ve mahkemelerle koruyun.

6. Tüm ulusların, bir dünya mahkemesinde dış anlaşmazlıkları içsel olarak çözüme kavuşturmasına izin verin.

7. Küçük yasalardan ve yararsız yetkililerden kaçının.

8. Kişisel hakları sosyal görevlerle dengeleyin.

9. Gerçeği - güzelliği - sevgiyi - sonsuz ahengi ödüllendirin.

10. Dünyada kanser olmayın - Doğaya yer açın - Doğaya yer bırakın.

En üstte bulunan kapak taşının üzerindeyse, saat yönüyle Babil, Antik Yunan, Eski Mısır ve Sanskritçe dillerinde daha kısa ibareler bulunmaktadır.

GuideStone Yorumlaması

Söz konusu Guidestone hakkında bazı kişiler yazılı mesajları "rasyonel düşünceye heyecan verici bir çağrı" olarak överken, bazıları ise taşlar üzerinde yazılan ilkeleri "Deccal'in On Emri" olarak etiketlemektedirler.

Kılavuzlar komplo teorisyenleri için ilgi konusu haline gelmiştir. Bazılarına göre kılavuz taşların "derin bir Şeytani kökeni" bulunmaktadır ve RC Christian adlı kişi  "Yeni Dünya Düzeni" ile ilgili "bir Lusifer (şeytani) gizli toplumuna” aittir. Komplo teorisyeni Jay Weidner "RC Christian" adının takma bir ad olduğunu, bu takma adın Gül Haç Christian'ı (Gül Haç Teşkilatı) veya diğer adıyla “Rosicrucian Düzeninin” kurucusu Christian Rosenkreuz'a benzediğini gözlemledi. Özellikle kılavuz taşların üzerinde yazan ve dünya nüfusunun çoğunu (bugün itibari ile yaklaşık 7.5 milyar insanı) yok etmeyi amaçlayan kendinden atanmış seçkinlerin habercisi olduğunu öne sürülmektedir.

Burada yazılanlar ne kadar komplo teorisidir ne kadar gerçektir bilinmez. Ancak kesin olarak bilinen bir şey var ki o da organize olmuş gizli bir örgütün kripto mesajlar kullanarak aynı amaç uğrunda çalıştığıdır. Gül haç Teşkilatının amblemi olan haç işaretinin esasen Mısır Pramitlerinin açılmış hali olduğu, dolayısıyla aynı organize akıl tarafından idare edilen alt bir örgüt olduğu göz önüne alındığında, kılavuz diye dayatılan bu ilkelerin alelade bir anıt yazısı olmadığı açıkça görülmektedir. Gerek Albert Pike’ın mektupları gerekse de Guidestone üzerinde yazılanlar, aynı amaç uğruna çalışan ve kendilerini (haşa) dünyanın sahibi ve insanların efendisi gören ve kökeni 4000 yıl öncesine dayanan organize bir yapının olduğunu ve bu örgütün kendi amaçları için durmaksızın çalışmaya devam ettikleri anlaşılmaktadır. Bütün amacı kendi nefsani arzuları için insanlığı ifsat etmek olan bu grubun kimler olduğunu herhalde sizlerde tahmin edebiliyorsunuzdur.

Denver Havaalanı Kıyametin Planı

Bildiğimiz tüm havaalanları, uçuştan önce yolcuların huzurla uçuşa hazırlanması üzere dizayn edilmiştir. Fakat ABD’deki Denver havaalanı ezberleri bozumaktadır. Yapımına 60 milyon dolar bütçe hazırlanmış bir havaalanı için ne olmuş olabilir ki 3,3 milyar dolar harcanmış olsun? Üstelik bölgede başka bir havaalanı olmasına ve büyük bir hava trafiği olmamasına rağmen. Havaalanına kuşbakışı bakıldığında büyük bir gamalı haçı andırdığını kolaylıkla görebilirsiniz. İşin en önemli kısmı, neden İngiltere kraliçesinden tutun da Amerika başkanlarına kadar dünya liderleri bu havaalanının dibinden yer satın almıştır? Gizemli yapısı ve ilginç mesajları ile Denver Hava limanı bir havalimanından çok daha öte bir yapı ve anlam ifade etmektedir.

Ertan ÖZYİĞİT’in sıklıkla bahsettiği bu havaalanı ilginç özellikler ve süblimen mesajlarla doludur. Havaalanının çatısı, radarla saptanamaması ve içeride olan bitenin görülememesi amacıyla özel bir fiberglass maddeyle yapılmıştır. Havaalanı girişinde sizi, İncil’de geçen mahşerin dört atlısından birini ifade eden dev bir at heykeli karşılar. Bu heykel açlığı, kıtlığı ve savaşı temsil etmektedir. Bu heykelin solgun ve damarlı vücudu ise salgın bir hastalığı belirtir. Diğer bir ifade ile şuan yaşadığımız koronavirüs gibi bir salgının işaretlerini adamlar gözümüzün içine sokarak yıllar öncesinden planladıkları göstermektedir. 

Barack Obama görevini sona erdirmeden önce bu havaalanında 2 adet tatbikat gerçekleştirmiştir. Bu tatbikatlardan birisi tüm hastaneler alarma geçirilerek yapılan biyolojik saldırı tatbikatıdır. Hani şu Rockefeller Vakfı'nın yayımlarının yer aldığı resmi sitesinde 25 Mayıs 2010 tarihinde "www.rockefellerfoundation.org/news/publications/scenarios-future-technology" adresinden paylaşılan virüs saldırısı similasyonunun fiili tatbikatını, Obama gitmeden hemen önce bu havaalanında canlı olarak yaptırmıştır. Bu kadar tesadüf sizce de biraz fazla değil mi?

Havalimanının hemen iç girişinde insanları masonlar tarafından yaptırılmış bir taş karşılamaktadır. Bu taş aslında bir belgedir ve üzerinde içindeki kapsülün 2094 senesinde açılması gerektiği yazmaktadır. 

Biraz yürüdükçe karşınıza bir tablo çıkmaktadır. Bu tabloda gaz maskeli bir asker, bir elinde silah bir elinde kılıç turmakta. Etrafta da hayatını kaybetmiş çocuklar ve onlar için ağlayan anneleri bulunmaktadır. Kılıca baktığımızda genelde arapların kullandığı pala kılıçı olduğunu ve ucundaki barış güvercinini öldürdüğünü görüyoruz. Kırık dökük binalar ve bir kaos ortamı var resimde, fakat işin ilginç tarafın cesetlerde kan izi yoktur ve askerdeki gaz maskesinden dolayı bu yok oluşun bir biyolojik saldırı olduğu  anlaşılmaktadır.

Bu resmin hemen ilerisinde başka bir resimle daha karşılaşırsınız. Bu resimde ise büyük bir felaketi ve orman yangınlarını, gökyüzünü kaplayan kapkara bir dumanı görülmektedir. Resimdeki en can alıcı kısımlardan biri sanki Nuh tufanını simgeler gibi tüm hayvan türlerinin kurtarılmaya çalışılmasıdır. Resmin sağ alt köşesinde, hayatını kaybetmiş bir kız çocuğu ve kucağında Peygamber Efendimizi (S.A.V.) simgeleyen gül ve hristiyanlığı simgeleyen haç bulunuyor. Buradan dinlerin de sona erdirildiği sonucunu çıkarılmaktadır.

Uzun uzun anlatılabilecek ve içinden binlerce mesaj çıkarılacak bu havalimanı hakkında özellikle Ertan ÖZYİĞİT’i dinlemenizi ve resimlere internet üzerinden ayrıntılı bakmanızı tavsiye ederim. Acaba dünya nüfusunu 500 milyona indirmek isteyen organize çete, bu havalimanını bir sığınak olması amaçlı mı yaptı? Dünya nüfusunu Çin’de başlayan korona-virüs gibi bir salgınla mı yok etmek istiyorlar? Bu havaalınında acaba geleceğe yönelikplanlarının gizli mesajları mı saklı? Bizim ve insanlığın artık bu ve benzeri soruları sorması ve cevabını bulduktan sonra gerekli tedbirleri alması gerekmektedir.

Sonuç:

Yukarıda yer alan Albert Pike, Guidestone ve Denver Havaalanlarının ortak özelliklerine bakıldığında organize ve şeytani bir aklın insanlığı ifsat etmek ve insanları kendi nefsani ve şeytani emelleri için kullanmak için çalıştığı görülmektedir. İbni Haldun’un ifadesi ile organize olmuş olan azınlık organize olmayan çoğunluğa (ki bu neredeyse dünyanın tamamıdır) hükmetmektedir. Bu durum artık komplo teorisi olmaktan çıkmıştır. Bugün 666'nın çocukları artık eskisinden daha fazla görünür olmakta ve mesajlarını okuyabilenler için daha sık ve açık olarak vermektedir. Dünyamız  ve bizim üzerimizde bir sürü plan ve çalışma yapılmaktadır. Bu plan ve çalışmaları 666'nın çocuklarını ve onların emellerini bilmeden yorumlamak eksik veya yanlış bir yorum olacaktır. Yukarıda yer alan kişi ve yapılar da bu orgazize yapının mesajlarıdır. Bu nedenle bunları tanımak ve emellerini bilmek kendimizi ve insanlığı korumanın ilk basamağıdır.

Üstad Kadir Mısıroğlu’nun deyimi ile Yahudi kısa vadeli hesap ve plan yapmamakta gelecek 50 yılı hatta 100 yılı kendi emellerine uygun bir şeklide şekillendirmek için plan yapmaktadır. Gerek Albert Pike’ın 1870’li yıllarda yazmış olduğu mektupları, gerek Guidestone da yer alan bildiriler gerekse de Denver Havaalanı bu uzun vadeli planın adım adım işlemeye devam ettiğini göstermektedir. Artık failler eskiden olduğu kadar kendilerini gizleme gereği de duymuyorlar. Doların üzerine yazdıkları "başladığımız işi bitireceğiz" sözünü adım adım gerçekleştirmek için organize bir şeklide çalışmakta, insanlığa tuzak kurarak ifsat etmekte, gerektiğinde kendi emelleri için onları öldürmekten dahi çekinmemektedirler.

Şüphesiz ki Allah tüm oyunları bozandır... Ancak kul olarak acaba biz üzerimize düşeni yapabildik mi? Yani yarın Allah’ın huzuruna vardığımızda sen ne yaptın bunlara karşı diye sorulduğunda karınca misali bir çabamızı gösterebilecek miyiz? Bu soruları herkesin kendine birkez daha sorması ve organize şaytani akıl ve bu aklın yönettiği örgütlerle yine organize bir şekilde ve Rabbimizin rızasına uygun bir şekilde mücadele etmesi gerekmektedir. Pagan-Yahudi emperyalizminin ve bunların oyunlarının farkına varmamız ve bunların oyunlarını bozmamız bizim üzerimize bir borçtur.  Belki bu mücadeleyi kazanamayabiliriz ama unutmayalım ki biz sefer ile emrolunduk. Zafer ise ancak Allah'ın bir lutfudur. Ayrıca biz Allah için çalıştıktan sonra her daim kazanan oluruz. Çünkü müslüman Allah'a ibadet etmek için yaratılmıştır ki O'nun rızası için yapılan işlerde her zaman kazanılır, kaybedilmez. Zahirde kaybetmiş görünülse bile...                                       

M.Hamza DEMİRALP

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ