Kıdem Tazminatı Fonu; Gerekliliği, Kamu Maliyesi ve Hazine Borçlanmasına Etkisi

Kıdem Tazminatı Fonu; Gerekliliği, Kamu Maliyesi ve Hazine Borçlanmasına Etkisi

Kamuoyu gündemini uzun süredir işgal etmekte olan kıdem tazminatı tartışmaları bir türlü bitmek bilmemektedir. Esasen çalışma dünyasının kanayan yarası olan bu konu çok geniş kesimleri ilgilendirmesi, parasal açıdan önemli bir yekün tutması gibi nedenlerle hükümet tarafından gündeme getirilmesine rağmen sonuçlandırılamamıştır.

İşin ilginç tarafı böyle bir düzenlemeye esas olarak işçi kesiminin sahip çıkıp ısrarla talep etmesi gerekirken, yapılmak istenen düzenlemeye esaslı itiraz işçi sendikalarından gelmektedir. Kanaatimizce sendikaların bu tutumunun altında işçi sendikalarının daha çok kamuda örgütlenmesinin ve kamu işçilerinin kıdem tazminatını almalarında herhangi bir problem yaşamamalarının etkisi büyüktür. İşveren kesimi ise daha çok olayın mali yükü boyutunu düşündüğünden işin esasından ziyade yapılacak kesintinin oranıyla ilgilenmektedir. Bu yazımızda biz de kamuoyunda tartışılan konuya ilişkin kısa bir bilgi verdikten sonra, bu düzenlemenin genelde kamu yönetimi ve kamu maliyesi, özelde ise hazine borçlanmasına etkisinin ne olacağını analiz etmeye çalıştık.

Kıdem Tazminatı Fonu ve Mevcut Hukuki Düzenlemeler Altında Bu Tazminatı Alma Hakkı

İşyerinde en az bir yıl süre ile çalışan işçiye kanunda belirtilen diğer koşulları da sağlaması durumunda işçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesi devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında ödenen tazminata kıdem tazminatı denmektedir. İşçilerin kıdemleri, iş sözleşmesinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanır.

4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçilerin iş sözleşmelerinin:

1. İşveren tarafından bu Kanunun 25 nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,

2. İşçi tarafından bu Kanunun 24 ncü maddesi uyarınca,

3. Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,

4. Bağlı bulundukları kanunla kurulmuş olan kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla;

5. 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle, kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde,

İşçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.

Kısmi süreli (part-time) çalışan işçilerde tam süreli çalışan işçiler gibi gerekli koşulları sağlamaları durumunda kıdem tazminatına hak kazanabilirler. Ölen işçinin mirasçıları mahkemeden mirasçı olduklarını gösteren kararı alıp işverene vermek suretiyle ölen işçinin kıdem tazminatını alabilirler. İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. İşyerleri devrinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6 ncı maddesi hükmü de uygulanabilir.

4857 sayıl İş Kanunu’nun 32 nci maddesinde yazılı ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur. Yalnız bu tarz ödemelerin devamlılık arz etmesi yani ücretin bir unsuru mahiyetinde olması gerekmektedir. Aksi takdirde süreklilik arz etmeyen ve işçilerin bir işi başarması veya başka bir nedenle işverenin herhangi bir zorunluluğu olmamasına rağmen arada bir ödül gibi vermiş olduğu ödemeler kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz. Sözün özü, maaş ve ikramiye gibi devamlılık arz eden ödemeler ayni veya nakdi olmasına bakılmaksızın kıdem tazminatının hesaplanmasında dikkate alınırken, devamlılık arz etmeyen bir ödeme miktarı ne olursa olsun dikkate alınmaz.  Kıdem tazminatının hesaplanması son ücret üzerinden yapılır.

Toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez. Bu nedenle kıdem tazminatı tavanı her yıl memur maaş katsayılarında meydana gelen değişikliğe göre değişmektedir. Buna göre 2016 yılı için kıdem tazminatının tavanı 4.092,53 TL’dir. Yani işçiler bu tutarın üzerinde bir ücret alsalar dahi kıdem tazminatının miktarı bu tutarın üzerinde olamaz.

Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı ödenmez. Dolayısı ile kıdem tazminatı ödenen işçinin aynı işyerinde işe girmesi durumunda daha önce ödenmiş olan süreler tekrar dikkate alınmaz. Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmedilir. Son olarak kıdem tazminatından sadece damga vergisi kesilir. Bunun dışında kıdem tazminatından herhangi bir kesinti yapılamaz.

Kıdem Tazminatı Fonunun Gerekliliği

Kıdem tazminatı işçinin hakkı olmasına rağmen maalesef kamuda çalışan kadrolu işçiler hariç, işçilerin büyük bir çoğunluğu bu tazminatını ya hiç alamamakta veya zamanında alamamaktadır. Sayın Bakanımızın deyimiyle özel sektörde çalışan işçilerin % 90’ı maalesef bu hakkını gereği gibi alamamaktadır. Bu yönüyle bakıldığında kıdem tazminatına en çok işçi temsilcilerinin sahip çıkması gerektiği açıktır. Ancak, kamuoyuna yansıyan görüşmelerde en çok itirazın işçi kesiminden geldiği görülmektedir. Haklı yanları olmakla birlikte bir orta yolun bulunması ve özel sektördeki işçilerin mağduriyetinin önüne geçilmesi gerekmektedir.

Kıdem tazminatı fonunun mevcut halinden her zaman işçiler mağdur olmamaktadır. Esasen dürüst olan birçok işveren de aslında ödememesi gereken durumların gerçekleşmesine rağmen mahkemelerle uğraşmakta ve çoğu zaman da mağdur olmaktadır. Örneğin bir işçinin haklı fesih veya işten kendi isteği ile ayrılması durumunda kıdem tazminatı hakkı bulunmamaktadır. Ancak çoğu kez işçiler kıdem tazminatını, işten kendileri dahi ayrılsa alma hakları var zannettiğinden, işverenleri zorlamakta, alamamaları durumunda ise işten kendi rızaların dışında ayrıldıklarını gerekçe göstererek hem kıdem hem de ihbar tazminatı, fazla mesai gibi aslında yapmadıkları ve hakkı olmayan şeylerin ödenmesi için dava açmaktadırlar. Maalesef yargı sistemimizde işçiler zayıf olan taraf olarak kabul edildiğinden çoğu mahkeme işçiler lehine sonuçlanmakta ve işveren kıdem tazminatının dışında, ihbar, fazla mesai v.b. tazminatlar ile avukatlık vekalet ücreti de ödemek zorunda kalmaktadır. Bu nedenle mevcut düzenlemeden sadece dürüst işçiler değil aynı zamanda dürüst olup kanunların verdiği hakkı kullanan işverenler de mağdur olmaktadır.

Öte yandan, iş mahkemelerinde görülmekte olan davaların kahir ekseriyatının gerçek sebebi işçilerin kıdem tazminatı sorunlarıdır. Bu durum zaten yavaş işleyen ve gecikmeli olarak hakkı teslim edebilen adalet sisteminin her geçen gün açılan yeni davalarla maalesef tıkanma noktasına getirmiştir. Bu durumun ise devlete ayrı bir külfet getirdiği, adalet işgücünün bu alanlarda kullanılması nedeniyle diğer davalarında gecikmeli olarak sonuçlandırılabildiği ve devletin temeli olan adalet mekanizmasına güveni azalttığı aşikardır.

Kıdem Tazminatı Fonunun Kamu Maliyesine ve Hazine Borçlanmasına Etkisi

Yukarıda ana hatları ile özetlemeye çalıştığımız mevcut kıdem tazminatı hukuki düzenlemeleri ile mevcut mevzuatın uygulanması sonucunda yaşanan sorunların çözümünde kıdem tazminatının fonunun çok büyük katkısının olacağı aşikardır. Ancak yapılacak olan düzenlemelerde bir sonraki başlık altında belirteceğimiz hususların da dikkate alınması gerektiği inancındayız. Bu bölümde ise kıdem tazminatı fonu kurulması durumunda bunun kamu yönetimi ve özelde hazine borçlanmasına etkilerinin neler olabileceği tartışılacaktır.

Bilindiği üzere ülkemizin en büyük sorunlarının başında sermaye birikiminin yetersizliği gelmektedir. Ülkemiz nüfusunun genç olması ve bu nedenle belirli ihtiyaçların karşılanmasından vazgeçilememesi gibi nedenlerle hane halkının tasarruf oranı maalesef istenilen seviyeye getirilememiştir. Bunun sonucunda gerek devletimiz gerekse de özel sektör ve hane halkları mevcut sermaye ihtiyacını genellikle borçlanma suretiyle karşılamakta ve bu durum hem kamunun hem de özel sektör ve hane halklarının borçlanmasını arttırmaktadır. Bu nedenle devletin bireysel emeklilikte olduğu gibi tasarruf ve sermaye birikimini özendirmesi artık bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. Kıdem tazminatı fonunun ise devletimizin ve hane halklarının tasarruf ve sermaye birikimine katkı sağlayacağı aşikardır. Yapılacak olan düzenleme ile bu fonda biriken paranın devlet iç borçlanma senetlerinin alımında kullanılması durumunda hazinenin iç borçlar için ödemek zorunda kalacağı faiz miktarı düşecek ve bu nedenle oluşacak tasarrufun alt yapı gibi daha verimli alanlarda kullanılması sağlanarak kalkınmamıza katkıda bulunulacaktır. Bu nedenle kıdem tazminatı fonunun kurulması kamu maliyesi ve hazine açısından ayrı bir önem taşımaktadır.

Bugün itibari ile Türkiye’de yaklaşık 12 milyon işçi çalışmaktadır. Bu rakamın yaklaşık 5 milyonu asgari ücretle çalışmakta veya asgari ücretten daha fazla ücret ödenmekle birlikte sigorta bildirimleri asgari ücret üzerinden gösterilen işçilerden oluşmaktadır. Kıdem tazminatının miktarı ise işçinin bir yıl tam olarak çalışması karşılığında bir aylık brüt ücreti olarak hesaplanmaktadır ve bugün itibari ile brüt asgari ücret 1.777,50 TL’dir.

Kıdem tazminatı bir yıllık çalışma karşılığı bir brüt ücret olarak hesaplandığından kıdem tazminatının bir işverene aylık maliyeti ise oransal olarak brüt ücretin % 8,33 olmaktadır. Yani yapılmak istenen düzenleme mevcut haklarla doğrusal olacak şekilde çıkarılırsa bunun işverene maliyeti aylık brüt ücretin % 8,33’ü kadar olacaktır. Ancak kıdem tazminatının tavan sınırı en yüksek devlet memurunun almış olduğu miktarı geçemediğinden (2017 yılı için 4.732,48 TL), yüksek maaş veren işverenler için bu tavanın gözetilmesi durumunda maliyeti % 8,33’ün altında olacaktır. Bu veriler altında bir yıl içerisinde toplanacak kıdem tazminatı fonunun analizi değişik projeksiyonlar altında şu şekilde olacaktır.
 
Kıdem tazminatı fonunun asgari ücret üzerinden mevcut düzenlemeler ile paralel olarak düzenlemesi durumunda bir yılda toplanacak fon miktarı (neması hariç) yaklaşık:

Asgari Ücret Miktarı (A)

Toplam İşçi Sayısı
(B)

Yıllık Birikecek Fon Miktarı (A*B)

1.777,50 TL

12.000.000

21.330.000.000,00 TL


Türkiye’de asgari ücretle çalışan sayısının yaklaşık olarak 5 milyon olduğu göz önüne alındığında kıdem tazminatı fonunun ortalamasını asgari ücretin üzerinde olduğu kesindir. Bu nedenle kıdem tazminatı fonunun mevcut düzenlemelerle paralel olarak düzenlenmesi ve ülke ücret ortalamasının asgari ücretin % 25 fazlası olduğu kabul edildiğinde neması hariç olmak üzere fonda birikecek para miktarı;

Ortalama İşçi Ücreti (A)

Toplam İşçi Sayısı (B)

Birikecek Fon Miktarı
(A*B)

1.777,50*1,25=2.221,87

12.000.000

26.662.500.000 TL

Devletin özel sektörün yükünü paylaşma adına (bireysel emeklilikte olduğu gibi % 25 devlet katkısı yapıldığında) işverene olan yükü aylık % 6 olarak belirlemesi durumunda asgari ücret üzerinden toplanacak fon miktarı (neması hariç);

Aylık Asgari Ücret Üzerinden Toplanacak Fon Miktarı (A)

Yıllık Asgari Ücret Üzerinden Toplanacak Fon Miktarı

Toplam İşçi Sayısı

Birikecek Fon Miktarı TL

1.777,50*0,06=106,65

106,65*12=1.279,80

12.000.000

15.357.600.000,00

 
Devletin özel sektörün yükünü paylaşma adına işverene olan yükü % 6 olarak belirlemesi durumunda ücret ortalamasının asgari ücretin % 25 fazlası olarak kabul edildiği durumda toplanacak fon miktarı (neması hariç);
 

Aylık Ortalama Ücret Üzerinden Toplanacak Fon Miktarı (Asgari Ücret *1.25)

Yıllık Asgari Ücret Üzerinden Toplanacak Fon Miktarı (TL)

Toplam İşçi Sayısı

Birikecek Fon Miktarı (TL)

2.221,87*%6=133,31

133,31*12=1.599,75

12.000.000

19.196.956.800,00

 

Özetlemek gerekirse mevcut düzenlemeler altında sadece kıdem tazminatının fon tarafından ödenmesi durumunda asgari ücret üzerinden yaptığımız değerlendirmeye göre yıllık 21,33 milyar TL (21,33 Katrilyon) bir sermaye birikimi sağlayacağı, ücretlerin ortalama tutarının asgari ücretin % 25 fazlası olarak belirlenmesi durumunda ise toplam 26,66 milyar TL fon birikimi olacağı görülmektedir. Hükümetimizin işveren üzerindeki yükü hafifletmek için bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi % 25 devlet katkısı vermesi ve özel sektör işverenine maliyeti % 6 olarak belirleyerek teşvik etmesi durumunda ise; asgari ücrete göre yapılan değerlendirmede yıllık yaklaşık 15,36 milyar TL, asgari ücretin % 25 fazlası üzerinden hesaplanması durumunda ise 19,20 milyar TL sermaye birikimi sağlayacağı ortadadır.

Bireysel emeklilik sisteminde nemalar ve devlet katkısı dahil 14 yılda biriken sermaye stoku 2017 yılı sonu itibari ile yaklaşık 66,15 milyar TL iken, kıdem tazminatı fonunda nemalar ve devlet katkısı hariç bir yıllık tutarı minimum 15,36 milyar TL’dir. Diğer bir deyişle (nemalar hariç % 2 devlet katkısı dahil olması durumunda) 3 yıl içerisinde kıdem tazminatında birikecek olan para miktarı, mevcut projeksiyonlar içerisinde en düşüğünü ve hiç nemalanmadığını kabul etsek bile bireysel emeklilik sisteminin 14 yılda (devlet katkısı ve nemalar dahil) toplamış olduğu fondan daha fazladır. İşin içerisine kıdem tazminatı fonunun değerlendirilmesi suretiyle oluşacak nemaları da eklediğimiz zaman en düşük hesaplamada dahi bireysel emeklilikte oluşan sermaye stokunun çok üzerinde muazzam bir sermaye birikimi oluşturacağı açıktır.

Söz konusu sermaye birikiminin ise aynen işsizlik fonunda olduğu gibi gerek hazine borçlanma faizlerini gerekse de piyasa faizlerini düşürücü etkisi olacağı kesindir. Ayrıca bu durum sermaye açığı bulunan ve bu nedenle cari açık veren ülkemizin dış ticaret dengesine de olumlu katkı yapacak ve uzun vadeli yatırımlar için gerekli finansmanın yurt içinden teminini sağlayacaktır. Gerek hazinenin borçlanma ihtiyacını düşürmesi ve dışlama etkisini azaltması gerekse de ülkemizin sermaye birikimi açığını kapatması nedeniyle bu kıdem tazminatı fonu ülke kalkınmasında özel sektörün de önünü açacaktır. Ancak istenilen faydanın sağlanabilmesi için kıdem tazminatı fonu kurulurken bazı hususlara da dikkat edilmesi gerekmektedir. Aşağıda kıdem tazminatı fonu kurulurken dikkat edilmesi gerek hususlarda bazıları sıralanmıştır.

Kıdem Tazminatı Fonu Kurulurken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Yukarıda da belirtildiği üzere kıdem tazminatı fonu kurulurken dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Bu hususları şu şekilde sıralayabiliriz;

Öncelikle mevcut işçilerin kıdem tazminatı haklarının korunması gerekmektedir. Bunun için mevcut işçilerin kıdem tazminatının ya kendilerine ödenmesi veya belirli bir takvim dahilinde kıdem tazminatı fonuna ödenmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde özellikle kamuda çalışan işçiler arasında rahatsızlık oluşturacaktır. Kanaatimizce burada işverenlere seçim hakkı sağlanmalı ya belirli bir tarihe kadar işçiye veya fona söz konusu paranın ödenmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır. Aksi takdirde geçmişe yönelik hak kaybı gibi nedenlerle mahkemeler açılmasının önüne geçilemeyecektir.

İkinci olarak söz konusu fonda birikecek olan paranın nasıl değerlendirileceği hususu çok önemlidir. Yani bu para işçinin son aldığı ücret olarak belirlenerek ödenmesi söz konusu olursa sistemin istismar edileme olasılığı çok yüksektir. Çünkü yıllardır asgari ücret üzerinden fon toplanırken kıdem tazminatının ödeneceği yıl yüksek prim yatırarak bireylerin fondan daha yüksek miktarda para almaları sağlanabilir. Bu nedenle burada biriken paranın, enflasyon, devlet iç borçlanma senetleri veya mevduat gibi değişik yatırım araçlarında değerlendirilmesi daha uygun gözükmektedir. Mevcut düzenlemede kıdem tazminatı zamanında ödenmediğinde en yüksek faiz oranları baz alındığından, yapılacak olan düzenlemede de en büyük 5 bankanın mevduata vermiş oldukları faizin ortalaması fonda biriken paranın değerlendirilmesi açısından ele alınabilir. Bu durum mevcut düzenlemedeki işçilerin alabilecekleri maksimum tutar olduğundan işçiler açısından da herhangi bir hak kaybına neden olmayacaktır. Hazine faizleri genellikle mevduat faizlerinden daha yüksek olduğundan aradaki faiz farkı da hazinenin geliri olacak ve bu fon için gerek istihdam gerekse de kurulacak olan sistem masraflarının karşılanmasında kullanılabilecektir.

Üçüncü olarak fonda biriken paranın nasıl ve ne zaman ödeneceğinin mevzuatta boşluk bırakmayacak ve taraflar arasında hak kaybına neden olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Mevcut düzenlemede işten çıkarıldığı veya emekli olduğu zaman hemen verilmesi gereken kıdem tazminatının fon tarafından nasıl ödeneceği ayrı bir önem taşımaktadır. İşten çıkarılmayıp kendi ayrılan personele bu tazminat ödenecek midir veya tazminatı alma hakkı olduğu diğer durumlarda ne zaman ödenmesi gerektiği hususları işçi sendikalarının itirazlarının başında gelmektedir.

Hukuki ihtilafların bitirilmesi açısından gerek işten çıkarılan ve gerekse de kendi isteği ile ayrılan işçilere bu tazminat ödenmelidir. Ancak, işsizlik fonunda olduğu gibi belli bir süre için prim yatırılmış olması zorunluluğu getirilerek düzenleme işsizlik fonuna yakınlaştırılabilir. Ayrıca, işten çıkarılan veya ayrılan kişinin tekrar işe başlama ihtimali olduğundan ve 10 ay süreyle işsizlik fonundan maaş alması nedeniyle kıdem tazminatı fonunun en erken 10 ay sonra ödenmesi fonun sağlıklı işlemesi açısından daha doğru olduğu kanaatindeyiz. Bu şekilde işsiz kalan işçiye işsizlik fonunun ödemesi sonuna kadar (10 ay) iş bulamaması durumunda, kendisini bir süre daha idame ettirecek bir gelir elde etmesi sağlanacaktır. Böylelikle kıdem tazminatı fonundan yararlanmak için kendisini işten çıkarılmış gibi gösterilmesinin ve sistemin suiistimal edilmesinin de önüne geçilebilecektir. 15 yıl sigortalılık ve 3.600 gün prim gününü dolduranlara ve emekliliği hak edenlere ise işten ayrılıp ayrılmadıklarına bakılmaksızın söz konusu hakkı elde ettikleri süreyi izleyen yılbaşında bu kıdem tazminatının ödenmesi sağlanmalıdır. Uygulamada karşılaşılacak sorunlarla şekillenecek olan bu hususta gerekli düzenlemelerin yapılması uygulamanın sağlıklı işlemesi açısından son derece önemlidir.

Dördüncü olarak kıdem tazminatı fonunun oranı ne olacaktır ve bunun ne kadarını işveren ne kadarını işçinin ödeyeceğinin de açıkça belirlenmesi gerekir. Kanaatimizce bu hususta orta yol kıdem tazminatı fonunun tavan tutarı da dikkate alınmak kaydıyla oranın % 6 olarak belirlenmesi, bunun % 1’inin işçi, % 5’nin ise işveren tarafından ödenmesi, fonun kurulduğu tarihten itibaren ilk 3 yıl için de % 2 devlet katkısı sağlanması orta yol olarak belirlenebilir. Devlet için belirlediğimiz bu oran devletimizin bireysel emeklilik için verdiği teşvik oranına (%25) yakın bir teşviktir ve aynı teşviğin kıdem tazminatına da verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. İşçilerden kesinti yapılmasına ise artık her koşulda kıdem tazminatı fonu alma hakkına kavuşmaları nedeniyle herhangi bir itiraz gelmeyeceğini düşünmekteyiz. Çünkü daha önce işten kendi isteğiyle ayrılan personel bu haktan mahrum kalmakta iken ve işyerinin iflası gibi durumlarda hiç alamazken artık her halükarda bu tazminatı alabilecektir.

Son olarak, işverenin fona bu ödemeyi yapmaması durumunda bu tazminatın ödenip ödenmeyeceği açıkça düzenlenmelidir. Hukuk devletinde kanunları uygulamak devletin asli görevi olduğundan bu primlerin yatıp yatmadığını takip etmek de devletin görevidir. Bu nedenle aynı sigorta primlerinde olduğu gibi bildirgeyi vermesi durumunda fonun bu parayı yatıp yatmadığına bakmaksızın işçilere ödemesi gerektiği kanaatindeyiz. Yatmayan primler içinse işverenin sıkı bir şekilde takip etmek de devletin temel görevidir. 

Sonuç:

Sonuç olarak kıdem tazminatı mevcut haliyle devam ettirilemez. Çünkü özel sektörde çalışan birçok işçi söz konusu hakkını alamamaktadır. Ayrıca işveren ödemek istese dahi iflas gibi olağan üstü durumlarda bu tazminatı ödeyememektedir. Bu nedenle hem işçinin hakkının garanti altına alınması hem de işverenimizi gerek yurtiçi gerekse de yurtdışı piyasalarda rekabet açısından zora sokmayacak şekilde kıdem tazminatı fonunun kurulması bugün için bir gereklilik değil zorunluluktur.

Türkiye’de sendikalaşma oranı yaklaşık % 11,5 olup bunun büyük bir kısmı da kamu işçilerinden (Kadrolu ve taşeron dahil) kaynaklanmaktadır. Özellikle kadrolu işçilerin bu haklarını almalarında herhangi bir sıkıntı olmadığından esasen sendikalar tarafında sahiplenmesi gereken bu hususa maalesef sendikaların genellikle kamuda örgütlenmesi ve işçilerin en büyük probleminin çözülmesi sonrasında sendikalara ihtiyaç kalmayacağı düşüncesiyle karşı çıkılmaktadır. Bu bakış açısının değiştirilmesi ve ülke menfaatleri göz önüne alınarak düzenlemenin yapılması zorunludur.

Mevcut düzenlemeler altında iş mahkemelerinde görülen davaların kahir ekseriyatının sebebinin kıdem tazminatı olduğu göz önüne alındığında, fonun kurulmasının adalet mekanizmasının daha hızlı işlemesine ve buralarda istihdam edilen hakim ve savcıların diğer alanlara kaydırılarak tasarruf edilmesine katkıda bulunacağı da açıktır.

Öte yandan yazımızın esas konusu olan kamu maliyesi ve hazine borçlanmasına katkısı yukarıda yaptığımız hesaplamalar altında bireysel emeklilik sisteminden daha fazladır. Ülkemizde sermaye birikimi oluşması ve tasarrufların geliştirilmesi için bireysel emekliliğe yapıla % 25 devlet katkısı belirli bir süreliğine kıdem tazminatı fonuna yapıldığı takdirde ülkemizin sermaye açığının kapanmasına büyük katkıda bulunulacaktır. Yapmış olduğumuz hesaplamalarda en düşük değeri bile alsak yıllık yaklaşık 15,36 milyar TL’lik sermaye birikimi sağlanabilecektir. Bu durum devletin düşük faizle borçlanmasına, piyasalarda dışlama etkisinin azalıp hatta sıfırlanmasına katkı sağlayacağından, kamu ve özel sektör yatırımlarının önü açılacak ve ülke kalkınmasını hızlandıracaktır. 

Saygılarımla...
Ömer DEMİRDAŞ

Bu yazı 16.12.2017 tarihinde www.fikiranaliz.com sitesinde yayınlanmış olup, söz konusu sitenin yer sağlayıcısında yaşanan sorunlar nedeniyle kapanması üzerine yeniden bu sitede yayınlanmıştır.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ